BAZEN manşet başlıkları konusunda tartışırım sevgili kardeşim Ersin Sarıalioğlu ile…
Onlar daha çok ses getirecek 3. sayfa haberlerini manşetleştirmek için seçerler.
Daha çok ilgi çeker zira.
Daha çok insan tarafından okunur.
İşleyiş daha çok merak uyandırır.
Zaten Samsun'u da yaygın basında yer almasına neden olan bu tür haberlerdir.
Bu bir bakış açısından çok bir kabuldür.
Bu gerçeğe itiraz etmiyorum tabii…
Ama benim ölümden dönen hayat haberi daha çok ilgimi çeker.
İçeriği daha çok etki eder bana…
İki çocuklarını hastalıktan kaybeden bir çift sağlıklı beslenmenin formülünü geliştirmiştir orada.
Hayat alandan çok hayat alan bağlar beni kendime.
Haberi anlatacak değilim ama iki haber arasında hayata dair yaratıcı olanı benim tercihimdir.
İntiharlar elbette üzücüdür.
Bir hayatı sonlandırmak gerçekten büyük cesaret ister.
Bir apartmanın son katından balıklama betona çakılmayı tercih eden ruh halini iyi etüt etmek gerekir.
Biri atlar, ölür ve haber olur.
Okuyanlar, 'Vah bah, tüh tüh' der geçer.
Ama dünyadan kopan bir canın buna neden olan teferruatı herkes düşünmez.
Bu ülkede insanların ruh halini bozan nedir?
Neden insanlar canlarından bezecek kadar sağlıklarını yitirmişlerdir?
Neden insan, hayata bağlanmak için yeni sebepler yaratmak yerine hayattan kopuşu tercih eder?
Cevabı kolay verilecek sorular bunlar.
Günü yaşama fırsatını yaratamayan.
Aç evini doyuracak,
Boş midesini dolduracak.
Geleceğe dair hiçbir umut yaratamayacak olduğunu kabul eden insan ne yapar?
Hayatından vazgeçecek cesareti bulur.
'Neden özellikle de kentimizde bu kadar intihar vakası yaşanıyor' sorusunun cevabı işte budur.