KONUŞMAK hayatımız boyunca icra edebildiğimiz en büyük sanat!
Vara da konuşuyoruz, boşa da…
Yanlış anlaşılmasın kimse konuşmasın demiyorum.
Elbette yapılan, yapılan sorgulanmalı.
Elbette yanlış işlerin peşine düşülmeli.
Elbette işini eksik yapandan hesap sorulmalı.
Ama bu iş verilerle olmalı.
Somut kanıtlarla yapılmayan veya yapılamayanlar ortaya konulmalı.
Yoksa konuşulanlar sadece laf ola beri geleden öteye gitmez.
Büyükşehir Belediye’sinde kimsenin arzu etmeyeceği bir olay yaşandı.
Bir daire başkanı kendisine, camiasına yakışmayacak bir tavır ve davranış sergileyerek parasal istismarın içine düşüverdi.
Bu olay, iktidar sahipleri için bir zafiyet belirtisi, muhalifler için üstüne gidilecek siyasi bir malzeme.
Ama bu işin bir realitesi var…
Ölçeği var.
Olduğu varsayılan değil, olduğu kanıtlanan verilerin ışığında bir yüklenme var.
Bu olayda Büyükşehir Belediye Başkanı, “Olayı yargıya ben intikal ettirdim” diyor.
Muhalefet temsilcileri, “Konuşmak yetmez, dilekçenin örneğini göster, 10 milyon bir kişinin işi değil başka kimler var?” diyerek, “İşin içinde belediyenin üst yönetimi de var” demeye getiriyor.
Hukukçu değilim ama artık yargıya intikal ettirilen olaylar hakkındaki belgelerin hangisinin kamuoyu ile paylaşacağını yine hukukçular söylesin, derim.
Ayrıca bir başkası hakkında kuşkunuzu destekleyecek bir belge, delil varsa bunu yargıya intikal ettirin, derim.
Ayrıca tüm siyasilere, özellikle bir yerel yönetime sahip partilerin yöneticilerine sormak isterim.
İma etmek istediğiniz, belediyelerin üst yönetim talimatıyla para toplanması işi midir?
Sanırım budur.
Bu yöntem yıllardır uygulanır.
Belediyelerin bazı sosyal katkılar için belli fasıllarda, çeşitli şekilde para topladıkları ve bunu dağıttıkları bilinir.
“Biz bunu yapmadık, bizim belediyede olmaz” diyen varsa;
“Bir adım öne çıksın!” derim.
Kimi duyulur, kimi duyulmaz.
Kimi ölçüyü tutturur.
Kimi göz önüne düşürür.
İşin aslı budur!