ASLINDA yazının başlığı ülkemizin bugünkü işleri yönetme anlayışının kısa bir özeti…
Çoğunluğu elinde kim bulunduruyorsa onun borusu ötüyor.
Yanlışmış, doğruymuş onun irdelemesi bir başka hatta gelmeyen bahara kalıyor.
Diyeceksiniz ki çoğunluklar havadan yağmıyor.
Nihayetinde bir seçim yapılıyor, halkın teveccühü hangi yöne beliriyorsa, çoğunluk da orada oluyor.
Peki, halkın yaptığı tercih hakikaten sağlıklı, düşünülmüş bir tercih mi?
Elbette orası muamma…
Bu halkın eğitim ve karşılaştırma seviyesi ve yeteneği ile doğrudan ilintili bir durum.
Günde vazgeçtim kitaptan, tek bir gazete dahi okumayan, kendini geliştirmekten imtina eden bir toplumun sadece slogan ezberleyerek yaptığı tercihlerin sağlıklı olmasını beklemiyoruz herhalde…
Bakın dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden birine sahip Japonya’da bile lise mezunu olmayanlar seçimlerde oy kullanamıyorlar.
Sosyal toplum olarak bizden fersah fersah öte ve eğitimli, donanımlı, birikimli ve kurallara göre yetiştirilmiş bir ülke vatandaşına neden lise diploması şart koşuluyor hiç düşündünüz mü?
Onlarda lise diploması aranıyorsa, bizdeki üniversite diplomalarının yeterli olabileceğini iddia edebilir misiniz?
Japonya’da şu düşünülmüş herhalde;
Lise diplomasına sahip biri, yeteri kadar toplum yönetimi hakkında bilgi ve deneyim sahibi değildir.
O halde yapacağı seçimin sıhhatli olmayacağı kanaatiyle oy kullanması, bir seçim tercihi yapması uygun değildir.
Bizde ise düşünmeyen, düşünemeye alıştırılmayan, murakabe yapamayan toplum bireyleri istenilen yöne sevk edilebildikleri için muteber addedilir.
Hal böyle olunca da seçim sonuçlarında toplum ihtiyaçlarını yansıtamayan çoğunlukların oluşur.
İşte o çoğunlukların istedikleri sonuçları doğrusuna, yanlışına bakmadan kabul veya ret eden iradeler oluşur.
‘KABUL EDENLER?
ETMEYENLER?
Oy çokluğuyla kabul edilmiştir’ oldubittisi…
Karar mekanizmalarında otomatiğe bağlanmış bu iradelerin sonucudur.
Bu sonuçların tümü ülke, kent, insan yararına mıdır, sorusunun cevabı sizlerin tasarruf ve kabullerine bırakılmıştır.