ADINI sizin koyamadığınız ama size biçtikleriyle bir ömrü tükettiğiniz döngü.
Kimine göre iyi…
Kimine göre kötü…
Kimine göre yaşanabilir…
Kimine göre kahrolası bir süreç.
Siz planlamıyor, siz yazmıyorsunuz ama…
Siz yaşıyorsunuz.
İyilerinizin kötü.
Hatıralarınızın acı.
Sevgilerinizin bir çırpıda unutulduğu kara bir defter adeta…
Şimdi hepinize sorsam ayrı ayrı.
Birileri için yaşadığınızı…
Hayatınızı onlara adadığınızı…
Akla gelecek her fedakarlığı yaptığınızı söyleyeceksiniz.
İnsan olmanın, öyle anılmanın satır başları bunlar, itirazım olmaz.
24 saatinizi verseniz, 25. saatin hesabının sorulacağı adrestir ama kader.
Kendiniz olmayı unuttuğunuz…
Hayatınızı sevdikleriniz için planladığınız…
Gününüzü, gecenizi onlara göre yaşadığınız ama nedense bir mutlu kılamadığınız, mutlu olmadığınız bir süreç işte…
Sonunda ne yapıyorsunuz, ne yapıyoruz?..
Derin bir iç geçirip;
‘Kader işte’ deyip geçiştiriyoruz.
Geçiyor mu peki?..
Yaralar iyileşiyor mu?
Anlaşılamamanın verdiği sıkıntı ile daralan yürekler genişliyor mu?
Heyhat!
Nerede?
Aksini bekliyorsanız nafile!
Büyüğünden küçüğüne…
Yaşlısından gencine…
Bir araç…
Bir gerekliksiniz sadece…
Yeri gelip, sevdiklerinizin ittiği…
Kolladıklarınızın korktuğu bir guraba!
Ne bekliyordunuz ki hayattan, ‘Kader işte’ deyip geçiştirmekten başka.
Bugüne kadar kim anladı ki sizi, onlar anlasın!