HAYATI teklere indirgemek mümkün değil.
Her gün sadece ekmek yiyerek yaşayabilir misiniz mesela?
Ya da her gün et…
Her gün süt veya başka bir gıda?
Mümkün mü?
Bu dostluklar, duygular içinde geçerli.
Düşünün bakalım, bunca yılı teklere indirgemek nasıl bir şey?
Tek bir arkadaş…
Tek bir yaren…
Tek bir dost…
Olası değil.
İyiyi, kötüden…
Vefalıyı, vefasızdan…
Sevgiyi sevgisizlikten ayırt etmek için lazım değil mi, yek diğerleri?
Peki olursa, ne olur?
Yanında olmak isteyip de olamadığınız bir günü daha bitirir,
‘Şimdi ben sensiz bu şehrin neresine sığayım’ diye sorarsınız kendi kendinize…
Yani;
Sadece sevmekle kalmayacaksınız;
Hasreti de seveceksiniz.
Beklemeyi de…
Yolunu gözlemeyi de seveceksiniz,
Hiçbir sebep aramadan sevmeyi de!
Hepsi lazım insan olana…
Ancak böylesi bir silsileye, yaşanmış bir hayat diyebiliyorsunuz.
Yeter ki her türlü duyguyu yerine koymayı öğrenin.
Adını bilmiyorum ama söyleyen iyi söylemiş bu manada;
“Parayı cüzdanına
Aklını başına
Aşkını gönlüne koy.
Yerlerini karıştırma.
Cüzdanda lazım.
Akılda lazım.
Aşk ta lazım!” diyor.
Aklını kullanmayı,
Parayı yerine,
Aşkı gönlüne koymayı öğrenmeden, ‘yaşarım’ diyenlere,
Bunu hayat kabul edenlere, sözüm yok elbette…
Böylesini, topraktan biten ot da,
Ömrü bir gün olan kelebekte,
Ömrü lak lakla geçenlerde yaşıyor.