HERgönülde bir aslan yatıyor.
Ama her aslan da yattığı yerden belli oluyor.
Bugüne kadar birçok dostum, arkadaşım ve kardeşim sıklıkla duymuşumdur;
“Yazdıklarında adeta kendimi buldum.”
Bu bir övünç kaynağı değil.
Hepimizin bazı meziyetleri var.
Kimimiz iyi resim yapıyor…
Kimimiz güzel konuşuyor…
Kimimiz şiir, kimimiz roman yazıyor...
Kimimiz var olan duygularını, yaşadıklarını kelimelere döküyor.
Düşünmekle, düşündüğünü sözlere dökebilmek…
Duygularını, tespit ve deneyimlerini yazılarla ifade edebilmek farklı şeyler.
Yani birçoğumuz düşündüklerini sözlerle ve yazılarla ifade etmekte zorluk çekiyor.
Ya da hiç beceremiyor.
Bu bir kusur değil.
Hepsi ayrı ayrı meziyet gerektiriyor.
Hani dedim ya, “Yazdıklarında adeta kendimi buldum”diyenleri...
Onlar adına birçoğumuz, onların duygu ve düşüncelerini ifade edebiliyor ve yazabiliyoruz.
Peki ya yazmasak!
Ya da konuşmasak!
Tüm duygular, düşünceler, fikirlerimiz sadece bize kalsa.
Ya da kısmen duyurup, okutabilsek.
Hayat adına, onları duymaları, okumaları gerekenler adına biraz topal bir tavır olurdu, değil mi?
Bence öyle…
Hem sıradan insanlar için…
Hem de toplumun önünde rol almaya talip olanlar için...
Ki ikinci kısımda olanların buna çok daha titiz davranmaları gerekir diye düşünmekteyim.
Sanmayın ki edebi bir yazı oluşturmak için yazdım bunca cümleyi.
Bakın yerel seçimlerde belediye başkanlığına talip birçok rol-model kimlik var.
Sokak sokak geziyorlar.
El sıkıp, hatır soruyorlar.
Bazen projelerini anlatmaya gayret ediyorlar.
Bunlardan bazıları tüm bu çabalarını yazılı ve görsel olarak halkın çoğunluğuyla buluşturmak çabasına hayat vermek tarzını benimserken;
Bazıları bu çabaya Fransız kalmayı bilerek veya bilmeyerek benimsiyor.
Sevgili kardeşim…
Sayın belediye başkan adayım…
Konuşup, konuştuğunu duyurmazsan.
Düşüncelerini, fikirlerini, projelerini yazıma döküp okutturamazsan.
Kim senin bu çabalarına, “İşte düşünüp de bir türlü söze, yazıya dökemediğim özlemlerim diyecek?”
Söyler misiniz, kim?
Hani yazının başında yazdım ya,“Her gönülde bir aslan yatıyor ama her aslan da yattığı yerden belli oluyor…”
Hangi gönüle gireceğini, nerede yatacağını bilemezsen;
Ne kendini, ne de fikirlerini satamazsın!
Hiçbir şeyi bilmiyorsan, bunu bil istedim…