BUNUN bir fıkrası var.
Onu anlatmakla zamanınızı almayacağım.
Ama hepimiz zaman zaman soruyoruz değil mi, “İçerdekiler mi akıllı, dışarıdakiler mi deli?”
Bu mantıksız gibi gelen sorunun açılımı mesnetsiz, sorumsuz ve nereye varacağını bilmediğimiz işler yapmak ve kararlar vermekten geçiyor.
Aynen bugünlerde sağlık adamlarının, “Tedbiri elden bırakmayın” diye bas bas bağırdığı ama en yetkilisinden, en garibanına kadar kimsenin sallamadığı telkinler.
Her gün açıklanan rakamlar ne kadar masum gösterilmeye çalışılırsa çalışılsın bence durum tam bir drama…
Öncelikle açıklanan rakamlar...
Ülke genelinde dikte edilen rakamlara yakın sadece belli şehirlerde bu sayıya yakın vakaların olduğunu doktorlarımız söylüyor.
Sayın devlet büyüklerimizde öyle…
Ama, “Millete verir talkımı kendi yer salkımı” misali yaptıkları işler hiçte örnek alınacak gibi değil.
Böyle bir dönemde insanları hiçbir tedbir almadan meydanlarda toplamak bunun en galiz örneği.
Yani hepimizin istisnasız dikkatli olmak mecburiyetinde olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.
Azami özen göstermemiz lazım.
Uyarıları dikkate almamız lazım.
Yapıyor muyuz?
Herkese sorsan kendince tedbirli…
Peki öyleyse bu evden kaçan 262 koronalıya ne diyeceğiz?
Sizce bu yaptıklarının akılla, izanla bir işi var mı?
İzole olarak geçirmeleri günlerde kimseye haber vermeden şehirde halkın arasında mikrop saçmak akıllı işi mi?
İşte yazının başında onun için yazdım, “Kim akıllı, kim deli?” diye…
Cevabı belli de bu sorumsuz salakların yaptığı fıkradan da öte!