SADECE bir renk değil tabiatıyla...
Öyle olsaydı, kahverengi ile turuncu arasındaki ton der geçerdik.
Evvelden Türkiye’nin coğrafi haritasını önümüze aldığımızda 3 ayrı renk görürdük.
Denizlerimiz için mavi.
Ovalarımız için yeşil.
Dağlarımız için kahverengi.
Şimdilerde değişti ama…
Ülkenin kuzeyinden güneyine, doğusunda batısına her yer kırmızı diyeceğim ama değil.
Kıpkırmızı!
Hastaneler boğazına kadar dolu.
Yoğun bakım sırası maalesef birisi ölsün diye gözünün içine bakılır hale geldi.
Mezarlıklar ha keza öyle, yolları gözyaşlarıyla yıkanıyor.
Dün İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Gasilhane’de görev yaptırmak için onlarca yıkayıcı ve imam alacakmış.
Burada da durum çok farklı değil.
Kentimizde ‘Hayat Eve Sığar Uygulaması’nın başlangıcından bu yana 3 aylık zaman diliminde korona virüs vakaları yüzde elli artmış.
Duracağı falan da yok.
En azından kendi kendine durmayacak.
Üstelik Sağlık Bakanı Koca’nın temmuz ayında sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda örnek il olarak gösterdiği Samsun’da…
Şimdi ise haritada üzerine bir kova kırmızı boya atılarak boyanmış hale gelmişiz.
Samsun Valiliği, “Salgının seyrini değiştirmek sizin elinizde. Gerekmedikçe evinizden çıkmayın” diye uyarıyor ya…
Hani o, “Geç yasağı, uyarıyı bana bir şey olmaz” diye tedbirsiz gezen dingiller var ya…
Şimdi onlara sorsanız, “Kırmızı ne?” diye…
Size karpuz diye tarif ederler.
Eh onlar olduğu müddetçe daha çok kızarır hatta morarırız!
Böyle oldukça da hastaneler ızdıraphanemiz, mezarlıklar ikametgahımız olmaya devam eder.