ÜLKENİN bir gerçeği var.
Genç nüfus çok.
Bu nüfusla beraber işsizlik çok.
Somut bir çoğunluk asgari ücret mahkumu.
Çalışan, çalıştığı karşılığı aldığından…
Emekli, hayatından memnun değil.
Düşünün, asgari ücretin net 2 bin 825 lira olduğu yerde, bin liranın altında emekli maaşıyla geçinmeye çalışanlar var.
Bu elbette mümkün değil.
Sosyal ve bedensel ihtiyaçlar için matematiğe de vursanız, bir geçim cambazı da olsanız, mümkün değil.
Ne yapıyor insanlar?
Kimi dileniyor ki daha dün 14 kişi dilenirken yakalanmış.
Kimi yardım bekliyor…
Kimi ikinci bir iş arıyor.
Kimisi, seyyar bir tezgahın peşine düşüyor.
Tabi bununla beraber çile ve ikilemler de boy göstermeye başlıyor.
Her seyyar tezgahın izni ve ruhsatı yok tabii…
Hal böyle olunca, zabıtayla köşe kapmaca başlıyor.
Birinin ihtiyacı var seyyar tezgâha koşuyor.
Diğeri emir kulu, kuralları uygulamaya çalışıyor.
Zabıta müsaade etse, manzara meydanda!
“Ucuz” diye millet başına üşüşüyor.
Müsaade etmese, vatandaş muzdarip;
Akşamı aç geçiriyor!
Ortası yok yani!
Kortizon iğne misali…
“İki ucu boklu değnek” derler, kortizon için.
Yokluğu da, varlığı da ayrı dert.
Aynen seyyar tezgahı gibi.
Müsaade ettiğinde, kuralı.
Etmediğinde muhtacı çiğnemiş olursun.