ESNAF, esnaf diyoruz da kimin aklına ne geliyor onu bilemiyorum.
Milyonluk ciro yapanlar da esnaf…
Alışveriş merkezlerinde yer sahibi olanlar da…
Etiketli market şubeleri de…
Bakkal Ahmet amca, terzi Hüseyin de…
Yıllar öncesi bugün 50 yaşını devirmiş nesil esnaf olarak, şimdilerde küçük esnaf diye tabir edilenler, bilirdik.
O zaman süpermarketler falan yoktu.
Şekeri de çayı da unu veya bir başka gıda maddesini de onlardan alırdık.
Çoğu zaman onların kara defterlerine yazılırdı hesaplar…
Bir defterde müşteri de olur, ay başında maaş alınca babalar, anneler kara kaplıdan borcu düşürürlerdi.
Zaman zaman hala böylesi küçük esnaflar olduğunu duyuyorum.
O defterleri kullandıklarını da…
Ama artık çoğunluğu 1980 sonrası gündeme ve toplum alışkanlıklarına yerleşen süpermarketlere teslim olup bir bir eridiler!
Kalanlarda ne zaman, “Son perde” diyecekleri günü beklemeye başladılar.
Dar gelirlinin son kalesiydiler onlar…
Delik ceplerin terzisi…
Yırtılan pantolonun yamasıydılar.
Gelişmişliğin getirilerine kimsenin karşı çıktığı yok.
Elbette süpermarketler de olacak.
Daha çok insan istihdam eder, daha ucuz atarlar diye umut ederek varlıklarına evet diyeceğiz.
Ama öylesi bir enflasyon yarattılar ki her kaldırımda neredeyse 3 ayrı market zincirinin şubesi var.
İstedikleri yerde, istedikleri zaman iş yeri açıyor ve ruhsatlandırılıyorlar.
Benim itirazım tam da burada işte!
Açamamalılar!
İstedikleri her yerde ruhsat alamamalılar.
Buna önce belediyeler karşı çıkmalı.
Sadece küçük esnafı korumak için değil onca yatırım yapan bu market zincirlerini korumak için de…
Her kaldırımda 3 tane değil, her kilometrede sadece bir tane diyebilmeliler mesela…
Üç kuruş ruhsat parası, keyfiyete geçit vermemeli.
Küçük esnafın yok olmasına da…
Çok mu zor olur böyle bir karara imza atmak?
Çok mu zor küçük esnafın yaşamasına neden olacak karara el atmak?