BİZ onları sadece temsilcisi oldukları herhangi bir medikal unsura ihtiyaç duyduğumuzda hatırlıyoruz.
Oysa onlar sağlık dünyamızın bir parçası olarak hizmet veriyor.
Göz, kulak, kol, ayak protez, tıbbi cihazlar ve daha nicesine hizmet veren bir sektör.
Biz aldığımız neyse onu biliyoruz.
Sanki onlar devletin bir parçasıymış gibi.
Oysa onlar devlete ve halka hizmet verirken sattıkları malın karşığını almak için uğraş verip ayakta kalmaya çalışıyor.
Medikal firmalardan bahsediyorum.
Devlet hastaneleri ve üniversitelerden alacaklarını zamanında tahsil edemedikleri için iflasın eşiğine gelmişler.
Bu ifadeyi kullanan İYİ Parti Milletvekili Bedri Yaşar..
Tek taraflı bir hüküm vermek istemiyorum.
Hastanelerimizin ve üniversitelerimizin de bu konudaki fikir ve düşüncelerini öğrenip, parçaları birleştirerek bir yargıya varmak işin doğrusu.
Tabi ki yıllarca devlet ile çalışan biri olarak yaptığınız işin parasını ne kadar güç ve geç tahsil edildiğini bilenlerdenim.
Öyle ki bazen kestiğiniz faturanın KDV’sini bile kurumdan tahsil edemezsiniz.
Ondan sonra müracaat edeceğiniz yer, bankalardır.
Bankalar da malum, güneşli havada şemsiye uzatıp, yağmurlu havada çeken kuruluşlardır yapı itibariyle.
İşte medikalcilerin durumu da aynen bunu ifade ediyor.
Kamu hastanelerinden 16 ay, üniversite hastanelerinden ise 36 aya varan vadelerde alacaklarını tahsil edemez hale gelmişler.
Ki, bu rakamın 19 milyar olduğu ifade ediliyor.
Düşünün siz 36 ay önce 19 milyarlık veya daha farklı bir rakamda bir medikal ürünü hastaneye veriyorsunuz .
O gün itibariyle 5.70, 5.80 olan dolar kuru bugün 7 lirayı geçmiş durumda oluyor.
Varın bu sektördeki firmaların kaybınızı siz hesaplayın!.
Durumları gerçekten hiç kolay değil.
Sektörden daha fazla fedakârlık beklemekte adilane değil.
Elimden Allah kolaylık versin, demekten başka bir şey gelmiyor.
Sadece borçlu kurumları bu sektöre karşı insaflı olmaya davet edebiliyorum..
Yoksa işin varacağı noktanın bir “ Medikal İflas” olacağını tartışmaya bile gerek yok.