TEVAZU her şeydir insan hayatında…
Onunla sevilir.
Onunla hatırlanır.
Onunla itilirsiniz.
Düşünceleriniz…
Yaptıklarınız…
Yapamadıklarınız…
Ürettiğiniz her ne varsa topluma dair…
Bedeninizdeki tevazu duygularıyla değer bulur.
Bileceksiniz ki bu beden size olduğu kadar topluma da aittir.
Yani her şeyi özgürce düşünebilirsiniz belki ama ağzınızda diliniz var diye her şeyi söyleyemezsiniz!
An geldiğinde susmayı da bilmelisiniz.
‘Ben varsam her şey var. Yoksam, hiçbir şey yok’ diyemezsiniz.
Bugün sizin olamadığınız yerlerde olanların, sahip oldukları hasletlerle orada olduklarını bilmeniz, hazmetmeniz gerekir.
‘Bugün için benim düşüncelerim’ dediklerinizin yıllardır toplum belleğinde çoktan unutulmaya yüz tuttuğunu hatırlamanız gerekir.
Yani bilinen şeylerin sizde farklılık yarattığı bencilliğine ve aczine düşmeyeceksiniz.
Emeksiz yemek olmaz, bileceksiniz!
Konumunuzu, mevkiinizi kullanmak başlangıçta size biraz yol aldırabilir.
Ama size kazandıracağı tek şeyin, aleyhinize işleyecek zaman ve kayıplar olacağını idrak etmelisiniz.
Yaşadığımız ülkede göz koyduğunuz mevkilerdeki insanları yerlerinden etme çabalarının geri tepeceği deneyimlerle sabittir.
Tepki almıyorum diye…
Muhataplarım sözlerime dönüş yapmıyorlar diye, bedeninize yerleşen fikirleriniz bu kısır döngüyle yeşeriyor diye, sahte zafer naraları atmaya devam ederseniz;
İlk kaybedeceğiniz şey, konumunuz.
Son ve telafisiz olanı ise, tevazuunuzdur.
Onu kaybettiğinizde, insanlığınızı da kaybedeceğinizi söylememe bilmem gerek var mı?
O nedenle, olabildiğince mütevazı olun.
Bırakın ödülünü toplum kendince belirlesin.