HAYATIN her zorluğuyla başa çıkabilecek kadar güçlü hissetmek ister insan kendini..
Bu, olgun kişilin bir gösterisi olarak ta yorumlanabilir..
Güçlü bir karakter.
Zorlu bir karşı koyuş..
Ve, hayatın her türlü kahpelik ve çirkinliğine karşı onurlu bir duruş..
Böyle düşünenlerle birbirimizi tanıyoruz aslında..
Çok değil sayımız..
Belki de bir elin parmakları kadarız..
Her an, herkesin yanında olmak gayretini güden.
Düşenle düşüp, üzülenle üzülenleriz biz..
Kimselerin mutluluğu için kendimizi esirgemeyiz..
Dert dinleriz..
Gözyaşı dökeriz..
Çözümsüzlüklere çözüm..
Gülemeyen yüzlere neş’e katmaktır derdimiz..
Yardım isteyen nefislere uzak duramayanlardanız..
Elimizde, vicdanımızda her ne var ise ihtiyacı olanın emrine tahsis ederiz..
Ne yazıktır ki çoğunlukla takdir göremeyiz.
Üstüne üstlük suç kelepçelerine layık görülürüz bileklerimiz.
Onların bizden alabildikleri kadardır değerimiz.
Bir gün, bir sebeple aksatırsak hizmetimizi.
Neredeyse hain ilan ediliriz..
Ama biz gönülden verdiklerimiz için;
Zaten, “Kadir, kıymet bilinsin” istemeyiz..
Hani derler ve hep tutunuruz ya arkasına;
“Malik bilmezse, Halik bilir” diyenlerdeniz…
Onun için bizim aslında hiç düşünmedikleri kadar ihtiyacımız vardır can dostlarına..
Bizi dinleyecek..
Bizi anlayacak.
Bizimle paylaşacak..
Duygularımızı içten, içten okşayacak..
İşte demem odur ki;
Terk etmeyin elbette hayat ülkülerinizi.
Çekmeyin insanlardan ellerinizi.
Vazgeçmeyin dert ortağı olmaktan.
Sakınmayın ihtiyacı olanı okşamaktan..
Ama biri bulunsun hayat ocağında.
Dinlesin.
Anlasın..
Hak versin.
Paylaşsın her şeyinizi..
Bazen
Bir dost ayırın mutlaka kendinize..
Onlar bazen kızarlar size.
Belki bir müddet ayrı da düşerler.
Ama kendileri baş başa kaldıklarında sizi anlar, görmek istediklerinden farklı olduğunu yeniden teyit ederler zihinlerinde.
İşte öyle bir dost..
İşte öyle bir dinleyici.
Mutlaka ayırın kendinize.
Ki, elinizi uzattığınızda
Eliniz, gönlünüz, geleceğiniz boş kalıp….
Hayatınız tatsızlaşıp, sizi sizden
Ülkülerinizden,
Hayat gailenizden,
Uzaklaştırmasın..
İYİ PAZARLAR…