CANIM öyle şey olur mu, dediğinizi duyar gibiyim.
Ülke mutluyken, orada yaşayan insanlar mutsuz olur mu, diyeceksiniz değil mi?
Eh, bence olur da…
Sizin nasıl ve nereden baktığınız önemli…
Canım ülkemde uzun yıllar yaşamış,
Nice iktidarlar görmüş,
Pişmiş tavuğun başına gelmeyecek badireler atlatmış,
İhtilalı,
Ekonomik krizi,
Savaşları görmüş biri olarak deneyimlerim böyle bir cümleyi kurmama müsaade ediyor;
“Mutlu ülkenin, mutsuz insanları!”
Mutluluğu bir kenara koydum.
Mutsuzluğa takılayım biraz.
Ruhsal olarak insan sıkıntılarından nasıl uzaklaşır sizce?
Söyleyeceğiniz çok şey olabilir elbette.
Bana sorarsanız;
Mutsuzluk insanın kendini ve derdini ifade edememesiyle başlıyor.
Ne demek bu?
Halinizden memnun değilseniz…
Geleceğinize dair hayat size bir şey vaat etmiyorsa…
Kazancınızla, giderleriniz arasında uçurum bir türlü kapanmıyorsa…
Durumu iyileştirmek adına çaresi kalıyor ve eliniz, kolunuz bağlı kalıyorsa;
İşte o zaman mutluluk kapıları size hep kapalı kalıyor demektir.
Derdini ifade edemeyen…
O derde çare bulamayan kişiyi bekleyen umutsuzluktur.
Umutsuz insan ise;
Mutsuzdur!
Sanırım benim gibi sizlerde televizyonların haber ekranlarına takılıyorsunuzdur.
Halktan bazılarına hayatı soruyorlar.
Ekonomiyi soruyorlar.
Aldıkları ücretleri ve kazanımları soruyorlar.
Ve sonunda günün sorusunuz soruyorlar;
Asgari ücret sizi memnun ve tatmin etti mi?
Çoğunluğun cevabı ne oluyor peki?
Söylenecek çok şey var amma…
Nedir o amma?
Düşünceleriniz için sorgulanmak.
Sorgulanmanın da ötesinde cezalandırılmaktan korkmak.
Yaşadıklarını, aczini, imkânsızlıkları bir kenara bırakın.
Ruhunu bile rahatlatamayan,
Gerçekleri paylaşamayan insanlar topluluğunu bekleyen;
Mutluluğun hâkim olduğu iddia edilen bir ülkede,
Mutsuzluğu yaşamaktır ancak!
Çok doğru. İnsanlar düşüncelerini söylerse bizi içeri alırlar hangi terör örgütüne sokarlar diye korkudan düşüncelerini dile getiremiyorlar.