İŞİN kolayını bulduk…
Korona…
Pandemi…
Tedbirler…
Kısıtlama…
20-65 yaş uygulaması…
Adı, koruma.
İyi de kim kimden korunuyor?
Eve hapsolanlar sanki herkesten, her şeyden tecrit olmuş gibi telakki ediliyor.
Dışarıda hiçbir tedbir almadan hoyratça gezinenlerin asıl tehlikede olduğu neden görmezden geliniyor, anlamış değilim.
Sorsanız, evdekiler koruma altında.
Kim onlar?
20 yaş altı…
65 yaş üstü…
Bir de eklemesi var.
65 yaş üstü kronik rahatsızlığı olanlar…
Peki, bir hastalığı yoksa…
Direnci kendinden genç olanlardan daha yüksekse ne olacak?
Ve de 20 yaş altındakilerin biyolojik olarak metabolizmalarının direnç olarak daha üst seviyede olduğu gerçeğini gözlemlersek…
İnsanları hayattan kopartmanın adını, korumak olarak nasıl nitelendireceğiz?
Bakın, son olarak dört gün, 81 vilayette herkes evdeydi, doğru mu?
Sonra ne oldu?
Gece 24.00’den sonra herkes ipini kopartmış gibi sokağa döküldü.
Sonra…
Ertesi gün sokaklar, pazarlar, alışveriş merkezleri fütursuzca doldu, taştı.
Oraları dolduranlar çok mu sağlıklıydı?
Döndükleri evde 20 yaş altı, 65 yaş üstü kimse yok muydu?
Sokaktan taşıdıkları mikropları evin kapısında bırakıp da mı içeri girdiler?..
Analarını, babalarının mezarını ziyarete giden yetki sahipleri mezarlığa yaşça küçülüp de mi girdiler?
Oh, ne güzel dünya!
Ben şuyum, ben buyum yaşım geçkinde olsa hesap vermem, koronayı da dinlemem diyenleri görmezden geleceksin.
Senden daha sağlıklı olanları eve hapsedeceksin.
Sonra da, “Tedbiri elden bırakma diyeceksin.”