GEÇEN gün spor partnerim Şükrü ile sohbet ediyoruz.
Konumuz, siyaset.
Siyaset kadrolarının yenilenmemesinden, gelenin bir türlü gitmemesinden yakınıyor, daha doğrusu nedenini merak ediyor.
Laf arasında da, “Sen neden siyasete atılmayı düşünmedin?” diye soruyor.
Uzun hikayeydi ama özetle anlattım.
“Beni ve benim gibileri siyasette barındırmazlar” dedim.
Başka şeylerde anlattım ama konunun özü değil belki bir başka yazıda yeri gelirse anlatırım.
Aslında genç kardeşimin tespiti ve şikayeti geniş kitlelere ait.
Haklılar da…
Siyaset, “Bir beş yılımı bu halkın hizmetine vereyim. Hayatımdan bir beş yıl bu halka feda olsun” diyebilecekler üzerinden yürümeli.
Peki, öyle mi?
Değil!
Çünkü gelen, geldiği günden itibaren “Bir beş yılı daha nasıl garanti altına alabilirim” moduna giriyor.
O beş yıl için, partisine, partisinin iradesine, yandaşlarına şirin gözükmek mecburiyeti var.
Hizmet akdi buna göre şekilleniyor.
Çünkü bir başka beş yılı size verecek iradeye karşı çıktığınızda hayallerinizle buluşamıyorsunuz.
Oysa siz döneminizi hizmetle, üretmekle, projelerle geçireceksiniz hizmet ettiğiniz halk da sizi bir beş yıl daha orada görmek isteyecek.
Halk adamı olacaksınız yani.
Düzenin esiri değil!
O zaman düzgün, dürüst, liyakatli, bilgili, toplum hizmetini şiar edinmiş kimlikleri siyasete sokmaya çalışacaksınız.
Burada soru, “Onları nereden bulacağız” değil mi?
İşte tam da burada rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ün sözünü hatırlamamız gerekiyor.
Ne demişti Öztürk:
“Analar bu devleti, bu milleti esenliğe çıkartacak çocukları doğurdular. Bize düşen görev, her nerede iseler onları bulup, çıkartmak ve görev başına getirmektir.”
Başka yolu yok!
Seçildiği günden itibaren, “Ben neymişim!” yanılgısına kapılıp, megalomonizmin esaretinde yürüyenlerin bu devlete de, bu millete de verecekleri bir şey yoktur.
Onlar ezberletilmiş derslerle kendilerini iş başına getirenlerin ve yandaşların hizmetine adamış olanlardır.
Bu bakış açısı değişmedikçe.
Bu sistemin ürettiği görev kullarından vazgeçmedikçe.
Halka hizmet düsturuyla yola çıkıp, onun hizmetinde kalarak gönlüne girenler iş başına gelmedikçe;
DEĞİŞECEK BİR ŞEY YOKTUR!