SAMSUN’UN 1915’lerde yapılmış imar planlarını bilir misiniz?
Bazı vesilelerle birçok kez yazmışımdır.
Güneyden kuzeye dik olarak inen yollar.
Planlanmış ama yapılmamış bulvarlar…
Yine şehircilik tabiriyle, “teraslama sistemine” uygun inşa edilmiş binalar.
Fransızların düşündüğü söylenir.
Gerçek böyle midir, bilemem ama düşünenin neden böyle planladığını söyleyebilirim.
Şehrin en yüksek kesimlerinden denize kadar uzanan yollar sayesinde deniz rüzgarları kentin içinden tepelere kadar ulaşacaktı.
Binalar, Teraslama Sistemi ile inşa edilmiş olsaydı birbirlerinin rüzgarını kesmemiş olacaktı.
Yani, şimdi kentin herhangi bir nokrasında evinin balkonunda, ya da penceresinde oturan bir hemşerimiz yazın en sıcak günlerinde dahi birazcık nefeslenmek ve serinlemek fırsatını bulabilecekti.
Sonra ne oldu?
Önce Kemal Vehbi Gül döneminde çok övündüğümüz 100. Yıl Bulvarı adeta Çin Seddi gibi şehrin doğu-batı eksende açıldı.
Artık kuzey rüzgarlarının güneye geçmesi hayallere takılmıştı.
Böyle kaldı mı?
Elbette hayır!
Aynı imar adası içinde birbirlerinin her şekilde önün kesen binalar kentliyi nefessiz ve rüzgarsız bırakmaya yetti.
Sadece kent merkezinde mi?
Bugün görev yapanların el birliğiyle anasını ağlatıp, katlettiği Atakum’da da durum farklı değil.
Bulvarlarda bitişik nizam binalar.
Tek, iki, üç katlı evlerin önüne inşa edilmiş 10 kat ve daha yüksek binalar.
Bir haltmış gibi Canik’te dahil olmak üzere adı Tower olan ucubeler.
Üçer kat imar müsaadesi verilmiş villa tipi inşa edilmiş evlerin kuzeyine sırf ana yola cepheli oldukları için eş-dost muhabbetine verilmiş yüksek katlı bina müsaadeleri…
Sorsanız koro halinde hep bir ağızdan, “Kenti geliştirdik” hikayesini duyarsınız.
Geliştirmek ne kelime!
Katlettiniz güzelim kenti.
Dağı, yeşili, ormanı, denizi ile katlettiniz.
Ve şimdi bu halka, “ESMİYOR, YANIYORUZ!” diye haykıran halk nidalarının esprilere konu olmasına gülüyorsunuz utanmadan belki de!