Samsun’u eski hali ile yaşayamayanlar için söyleyebileceğim tek bir söz var:
Onlar için üzülüyorum.
Bakın önce şu resmi koyayım sonra eski hali ile size tariflemeye ve yaşatmaya çalışayım.
Bu resim 60’lı yıllara ait.
En ön sağda görünen Çiftlik Karakol’unun duvarı.
Yollar taş döşeli.
İleride solda yeşil doğramalı bir işyerinin önünde birikmiş bir insan topluluğu var.
Onun da gerisinde elektrik direğinin yanında iki kişi var.
Aralarından aşağı bir sokak iniyor.
Sokağın iki köşesinde iki kahve.
Çifte kahveler diye anılıyor.
Gerideki kahve, Salon Canayakın.
Rahmetli dedeme aitti.
Adres tarifi için kullanılan bir lokal noktaydı.
Caddenin sonu Berber Ahmet ağabeyin dükkanı ve onun yanındaki manav ile biter.
Sağdan devam ettiğinizde ise meşhur Koren’in duvarları çıkar karşınıza.
Koren, Amerikalıların radarı işletirken kendilerini eğlendirmek için kullandıkları bir eğlence ve oyun alanı.
Akşamları hava karardıktan sonra bir ağaca astıkları beyaz perdede film oynatırlardı.
Çiftlik Caddesi’nin sakinleri olarak akşamları minderimi alıp, duvarların üstünde çok yerimizi almışızdır.
Şimdi isterseniz karakolun duvarından batı istikamete gidelim.
Çünkü o duvardan sonra akılda kalacak tek bir yer var;
Kefeli Sami Çiftliği.
Hafta sonları Samsun halkının piknik alanı.
Ters istikamete devam ettiğinizde en akılda kalacak mekân;
Ruşen’in Meyhanesi!
İlk defa büyüklerimle beraber gittiğim bir mekân orası.
Devam ettikçe de sol kaldırımda Familya.
Yanında yoğurtçu.
Karşılarında ise yazlık sinema.
İki kaldırımı ağaçlarla dolu bir cadde yani.
Peki ya şimdi?
Dün oradaydım ama eski çiftlik caddesinin izlerine rastlamak mümkün değildi.
Dünü anlatmak yerine nostaljiye takılmayı tercih ediyorum.