GÜNLERDEN cumartesi.
Ağır konuları bir kenara bırakıp hayata takılalım dilerseniz.
Geçtiğimiz günlerde çoğumuzun unuttuğu bir gerçeği tesadüfen bir sosyal medya fenomeninin söyleşisinde dinledim.
Bugün nefes alıyoruz ya…
İstediğimiz yapıyor, gülüyor, eğleniyoruz ya…
Zannediyoruz ki bu hayat böyle devam edecek!
Oysa ölüm kapımızda…
Hem de çok yakınımızda ama biz farkında bile olmadan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz.
Yaşamak bir kenara kırıp, döküyor onarılmayacak yaralar açıyoruz karşımızdaki yüreklerde…
İşte o söyleşi bunun üzerineydi.
Bir adam var yüksek lisans öğrencilerine ders veriyor.
Arkadaşlar diyor, bugün ölecek olursanız ne yaparsınız?
Son 24 saatte ne yaparsınız?
Aynı soruyu ben, siz herkese sorabilirsiniz:
Öğrencilerden biri diyor ki;
"Ya" ben babamla kavgalıyım. Babamla barışırdım.
Öbürü diyor ki; "Ben de annemle barışırdım."
Başka bir öğrenci diyor ki; "Benim kız arkadaşım var. Ona şimdiye kadar hiç onu sevdiğimi söyleyemedim. Onu seviyorum derdim.”
Öbürü de diyor ki; "Karımı göremiyorum aylardır. Başka bir şehirde yaşıyor. Karımın yanına giderdim."
Bir başkası diyor ki; "Ben çok kötü bir şey yaptım ve bundan dolayı aylardır özür dileyemedim ama özür dilemek istiyordum. Özür dilemeden gitmek istemiyorum."
Paskalya öğrencilerine dönüp şöyle diyor;
"Peki çocuklar bütün bunları yapmak için ölmeyi niye bekliyorsunuz?"
Aynısını bende size söylüyorum.
Kafanızdan geçen şeyi yapmak için ölmeyi beklemeyin.
O GÜN BUGÜN. ŞİMDİ YAPIN!
ÇÜNKÜ YARIN YOK. DÜN DE GEÇTİ.
BUGÜNÜN TADINI ÇIKARIN...