ÜLKENİN insanları kendi sorunlarını, yaşadıklarını tartışamayacak hale getirildiler.
Okumayan, yargılamayan bir toplumun gündeme dair bilgisinin, öngörüsünün olmaması son derece doğal.
Vatandaşın olmadığı, konuşmadığı yeri doldurmaya namzet çoktur.
Çünkü artık bilimin, ilmin, doğruların yerini cehalet avcıları almıştır.
Yanlışa inanma, sorgulamama alışkanlığı kazandırılmış toplum bireyleri doğal olarak yanlıştan doğru çıkarma alışkanlığına sahip olurlar.
Hele hele yanlışı söyleyen inanabilecekleri biriyse, o yanlışın doğru olma ihtimali bilinçaltında güçlenir.
İşte o andan itibaren de cehalet avcılarına gün doğar.
Tıpkı deprem gerçeğinde olduğu gibi.
İlim dünyasının bilgileri ışığında artık deprem oluşumunun mevcut fay hatlarının yıllar süren stres birikimi sonrası hareketlenmeleri nedeniyle oluştuğunu en basit tanımıyla biliyoruz değil mi?
Ama bakın ülkemizin en önemli üniversitelerinden Yıldız Teknik Üniversite’sinde görev yapan unvanı da sözüm ona profesör olan bir zat depremin nedenini nasıl açıklıyor.
“Çocuk evliklerinin yasaklanması depremleri getirdi.”
Buyurun buradan yakın!
Bunu söyleyen bir akademisyen.
Profesör unvanlı bir cehalet avcısı.
Sana ne kadar küfür edilse azdır ama bu üniversitenin yönetimi seni hala orada tutuyorsa, o küfürlerin mislisini onlar da hak ediyor demektir.
Bununla bitiyor mu sanıyorsunuz?
Bitmiyor!
Bakın toplumun en hassas noktasını, işsizliği kullanarak münazaradan, murakabeden, yargılamadan uzaklaşmış insanlarımızın duygularını nasıl istismar ediyorlar;
“129 liraya dua satın almıyorsunuz ondan sonra; ‘Vay efendim işsizim, yok efendim iş yok’ al bakalım özel duayı nasıl 5 bin lira maaşla işe başlıyorsun. Bu kıyağımı da unutmayın. Ben satın almaya niyetlendim iş teklifi yağmaya başladı. Bir de satın alsam ne olurdu acaba. Tükenmeden alın.”
Görüyor musunuz dini duygularımızı suistimal eden, inanç istismarcılığı yapan soytarıyı?
Allah senin de, senin gibi düşünüp bu halkın duygularını suistimal edenlerin belasını versin.
Niye böyle oluyor diye sormayın.
Ortalığı bu kadar boş ve bu soytarılara bırakırsanız;
Olacağı budur!