GAZETE GERÇEK’in dünkü manşet haberini belirlerken Hayati Kaynar ile birlikteydik.
Uzun süre fikir teatisi yaptık hatta.
‘Başlık şöyle mi olsun, böyle mi’ diye…
Sonunda “İmdat ölüyoruz” başlığı birinci sayfanın manşeti oldu.
Aslına bakarsanız haberi nasıl daha çarpıcı ve dikkatlere sunarız telaşını yaşadık.
Bu işin şakası yok çünkü.
Koronadan ölüm sayısı, 500’lerin üzerinde.
Ankara’yı bile solladık!
Duvara toslamadan duracak gibi de değiliz.
Hele hastanelerimizin yoğun bakımlarından gelen haberler doğruysa, vay geldi bu kentin başına…
Sadece hastane hastane dolaşan vatandaşlarımızı değil orada görev yapan sağlıkçılarımızı da düşünmek zorundayız.
Nihayetinde kovid olup olmadığını bilmediğiniz biri veya birileri geliyor hastaneye.
Doktoru, hemşiresi, hasta bakıcısı veya diğer görevliler ister itemez tedavileriyle ilgileniyorlar.
Başlarına ne geleceğini bilemeden görevlerini ifa eden sağlıkçılarımızın sağlığı, Allah’a emanet.
Duyuyorum Samsun’da sokaklar, caddeler kapatılıyor.
Girişlerinde HES kodu sorgulaması yapılıyormuş.
Ama okuyorum, aynı caddeye ara sokaklardan millet elini kolunu sallayıp giriyormuş.
Aptallığı, kurnazlık bellemiş bu cahillere görevliler ne yapsın?
Pazar akşamı bu konuyu aramızda tartışırken arkadaşlardan birisi; “Mülki idari amirler bu konuya sert tedbirlerle müdahil olmalı” dedi.
Biliyorum ki o tedbirleri bekledikleri makamların elleri kolları bağlı.
Ne yapacak Sayın Vali, ‘Kapatın bütün dükkanları, tıkın milleti evine mi?” diyecek.
De, demesine de saatine kalmaz sözünü geri aldırırlar.
Oysa yereldeki bürokratların elini güçlendireceksin, serbest bırakacaksın.
Bırakacaksın ki anında gereken tedbir kararlarını alıp, uygulamaya sokabilsinler.
Şimdi benim bu düşündüğümü Ankara düşünmüyor mu, sanıyorsunuz.
Bal gibide düşünüyorlar ama eve tıktığın adama aç yat diyemezsin!
Dememen için ihtiyacı olan parayı eline vereceksin.
Bu şartlarda bu da gerçekleşemeyeceğine göre vatandaşa tedbirini kendisi alması öğütleniyor.
Bir nevi harakiri bizimkisi.
Herhalde ölmemiz bekleniyor!