DEVLETİN tepesinde dönen işlere çok bulaşmak istemiyorum.
Anlamadığımdan, bilmediğimden değil…
Bir faydası olmayacağını düşündüğüm için çokça yazmıyorum.
Bakın bir döngü var şu anda ülkemizde…
‘Toplumsal Barış’ adı altında yapılmaya çalışanlar, düzenlemeler herkesin ağzında.
Susan toplumun birçok, en azından fikir beyan etmesi gereken kesiminden ses yok.
Konuşanlarda yıllar öncesi hatıralarından kendilerine çıkabilecek bir ceza piyangosu nedeniyle sükut içindeler.
Mesele neydi derseniz;
Teröristbaşına getirilmeye çalışılan özgürlük…
Bu ülkenin geçmişine, değerlerine, şehitlerine ve kaybettiklerine bakıp, hatırladığımızda bende, ‘Hayır’ diyorum.
Şimdi bunu yüksek sesle dile getirsem ne!
Getirmesem ne!
Bakın muhalefet partileri liderleri ve sözcüleri ile parti politikalarının emrettiği biçimde bu özgürlüğe karşı çıkıyorlar.
Çıkıyorlar da ne oluyor?
Kim gazlıyor?
Kimse!
Bu gelişimin mimarlarından muhatap olacak kimseyi bulamıyorlar karşılarında…
İşte bu nedenle, bulaşmıyorum.
Ama bulaşacak daha başka şeyler buluyorum elbette.
Mesela bu ülkenin ilk ve ortak sorunu;
Ekonomik gidişat.
Kim etkilenmiyor bu gidişattan?
Ya da ben memnunum, her şey çok güzel diyen biri var mı?
Geçen gün çiçeği burnunda VHP Milletvekili Cemal Enginyurt’u dinledim Sözcü TV’de…
Yanındaki personeli dışarıda yemeğe götürmüş.
“Bir mercimek çorbası 250 olur mu kardeşim?” diye feryat ediyor.
Vekil ediyorsa, gariban ne yapacak?
O gitmiş, yemiş.
Belli ki, ödeyecek nakit ver cebinde.
Peki ben, sen, o, biz emekliler;
“Dışarıda bir lokantaya gidip, karnımızı doyurabiliyor muyuz?”
Bırakın doyurmayı, gitmeyi düşünebiliyor muyuz?
Her kesim gibi emeklinin hali perişan.
Benim bildiğimi devlet bilmez mi?
Bilir elbette.
Bayram yaklaştı ya…
Hazırlıklar başlamış.
Bir parmak bal sürecekler ağzımıza belli ki!
Çek bir bayram ikramiyesi. Sustur emekliyi.
Senelerce fakirleştir, süründür.
Bayram, seyran gelince üç kuruşla güya sevindir.
Bu, ‘Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek değildir de nedir?’