ATATÜRK ismi asla hiçbir polemiğe konu olamayacak kadar yüce bir isimdir.
Tüm dünyanın kabul ettiği bir dehayı ucuz tartışmalara konu etmeye çalışmak ancak gafletin ve cehaletin eseri olabilir.
Bir değil, birkaç nesil onun bu ülkeye ve insanlarına bıraktığı miras ile yetişmiş ve bir Türk evladı nasıl olunur, onun sayesinde öğrenmiştir.
Gazi Mustafa Kemal soyadını, o güne kadar yaşayıp, bu devlete kazandırdıkları ve layık olduğu için “ATATÜRK” olarak almıştır.
Bu payenin herkese nasip olamayacağı yadsınamaz bir gerçek olup, bu anlamda bir kıskançlık krizine kapılmakta nafiledir.
Bir faninin yapması gereken, onun eserlerini yok saymaya çalışmak değil ancak, onlardan istifade ederek kendini geliştirmek olmalıdır.
Bugün ülkemizden on binlerce kilometre uzakta sadece liberal değil, faşistlikleri kayda geçmiş ülkelerde dahi ona saygılarını yaptıkları anıt ve eserlerini kitaplarına sokarak ülke gençlerine okutan devletler, birçoğumuzdan daha fazla onun dehasını keşfetmiş durumdalar.
O, sadece iyi bir asker, devlet adamı değil tüm dünyaya rol model olacak bir dehadır.
Bunu kabul etmemek ve ona saygıda kusur edecek davranışları teşvik etmek, ATATÜRKÜMÜZÜN yüceliğinde asla bir eksiklik yaratmaz.
Zaman zaman bu tür denemelerin söz konusu olduğunu biliyoruz.
Elbette tasvip etmek mümkün değildir ama biz ATATÜRK Gençliği’ne düşen görev, bu davranışlardan yılmak değil aksine onu anlayamayan beyinlerin daha iyi idrak etmesine çalışmaktır.
Dünlerde İstiklal Marşımız okunurken dahi ayağa kalkmayı ihmal eden gafillerin yanında ATAMIZI anmakta kusur edenlerin zihinlerde yarattığı bulanıklığın, bazen onlarda bir ikilem ve tereddüt yarattığı muhakkaktır.
Onu anmak, ona saygıda bulunmak, aziz hatırası karşısında eğilmek için zaman yoktur.
Erken yaparsınız, geç kalırsınız.
Bence hiç önemli değil.
Önemli olan vakit ne olursa olsun;
Onun karşısında el bağlayıp, boyun bükmektir.
Bu zorunluluk karşısında istek ve arzuyu yargılamak yerine kendileri için bunu ceza görenlerin görevlerinin yerine getirmiş olmalarına itibar etmek gerekir.