BİR KAÇ defa yazdım bu yaya kaldırımları kullanan bisiklet ve motosikletler için...
Hay yazmaz olaydım!
Hem mahcup oldum…
Hem de muhatabı bilmese de sevindim.
Her sabah aracımla spor yapmak üzere spor salonuna gidiyorum.
Dün de öyle yaptım.
Salonun önüne gelince park ettim.
Arkadan gelen araç olmadığını park ederken izledim, rahatım.
Tam kapıyı araladım, çıkmak üzereyim, o da ne!
Bir karartı fark ettim.
Bir de nida.
Bisikletli bir genç.
Yav arkadaş sen ne zaman, nereden geldin?
O kadar kaldırım varken yolu neden tercih ettin?
Alışmışız ya onları kaldırımdan giderken görmeye hiç ihtimal vermedim.
Kıl payı benden kurtarıp devam ederken bir taraftan da bağırıyor, “Önüne baksana!”
Bir bakıma haklı daha dikkatli olmalıyım.
Ama bir taraftan da bana dönüp bağırırken önde park etmiş arabanın üzerine doğru gidiyor.
Benden kurtardığına sevinirken araca arkadan çarpıp yola savrulacak.
Allah muhafaza gelen araçların önüne düşecek.
O refleksle ben de bağırıyorum;
“Önüne bak!”
Genç ne amaçla söylediğimi anlamayıp hem gidiyor hem de arkaya dönüp bana bağırıyor, “Önüne bak!”
O bağırdı, ben bağırdım anlaşamadık!
Hani dönüp gelse onu suçlamadığımı, öndeki araca çarpmaktan korumak için bağırdığımı anlatacağım ama nafile!
Çekti gitti!
Beni de bir bisikletlinin gitmesi gereken yolda gitmesinin mahcubiyetiyle baş başa bırakarak…
Tabii bu mahcubiyetin çok sürmediğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Spordan dönerken onları, bisikletliler, motorluları yine gördüm.
Sağ olsunlar olmaları gereken yerde, kaldırımdaydılar!
Yaşanmış küçük bir hikaye oldu ama benim bundan sonra sadece önüme değil arkama da daha dikkatli bakacağım kesin…