DÜN, 15 Temmuz Hain Kalkışma Darbesi’nin yıl dönümü idi..
Özellikle bu konuda bir yazı yazmadım.
Çünkü bu konuda tam bir kutuplaşma var ülkede..
Kimi gerçek bir bayram gibi kutluyor.
Kimi burun kıvırıp geçiyor..
Ortası var mı, bilemiyorum..
Ülke geneline bakıyorsunuz, Salı günü mecliste grup toplantıları yapıldı..
Kavga, gürültü, sataşma kırıla gitti.
Kaçtı, kaçmadı!
Eve oradan gitti, gitmedi!.
Kalkışmayı biliyordu, bilmiyordu!..
Her tezi savunan sesi daha yüksek çıkınca kendini kabul ettirecek gibi belledi..
Vatandaş ne yapsın onlarda takım tutar gibi tuttukları partilerin liderlerinin sözlerini tekrarlayıp durdu akşama kadar..
Açık söyleyeyim haber bültenlerine göz atmadım bile!
Sonuç;
Bugün 16 Temmuz..
Yeni bir gün başlıyor..
Ruhları kararmış insanların.
Başları düşmüş.
Umutlar yitik..
İşsiz, aşsız yeni bir güne uyanış..
Yarınlara güven duyamadan günü kurtarma çabası.
Eve gelecek bir somun ekmek bile buruk bir mutluluk anahtarı.
Sonu gelmeyen uykusuz gecelerden yeniden aydınlığa çıkma çabası..
Devlete, millete yapılmaya kalkışılan hainlikler elbette affedilemez!..
Ne kabul edilir.
Ne tasvip edilir..
Ama buna ulaşmak kavgadan, gürültüden geçmiyor.
Sataşmayla, küfürle, kavgayla halledilmiyor..
Şahsen ben huzuru özledim..
Sükuneti özledim..
Gözleri feri canlanmış, geleceğe umutla bakan insanları özledim.
Siyaseti geleceği aydınlatmak için yapan siyasetçileri özledim.
Artık sabahlar huzurla kalkmayı özledim.