HANGİSİ diye sormayın.
Mahalle mahalle kurulan pazarlardan söz ediyorum.
Lafımı hiç esirgemeyeceğim.
Hepsi birer mikrop ve pislik yuvası.
Ne kullandıkları anda ne terk ettiklerinde en ufak bir temizlik kuralına riayet etmeyen bir grup, pazarcılar.
Merak edip sordum Atakum Belediye Başkanı Cemil Deveci’ye, “Tezgah tahsis ettiğiniz pazarcılardan temizlik adına bir ücret tahsis ediyor musunuz” diye.
“Bir lira, iki lira gibi komik bir işgaliye ücreti alıyoruz, onun dışında bir şey yok” dedi.
Kafasındaki pazar modellerini anlattı biraz.
Proje halinde olduğu için açıklamayı zamanı gelince kendisine bırakıyorum.
Ama bir gerçek var ki pazarlardan memnun olan yok.
Özellikle cuma pazarından.
Kurulup kalktıktan sonra arkalarında bıraktıkları pislik ve çöpten memnun olan yok.
Ben de şikayetçiyim.
Bir pazar yerinin temizlenmesi için harcanan mesai ve parayı düşünecek olursak tam bir israf diyebiliriz.
Zaten güç durumda olan belediyeleri böylesi bir kaynak israfından kurtarmak herkesin görevi olmalı.
Hal böyleyken, pazarların kurulduğu yerlerde ikamet eden vatandaşlar şikâyet etmelerine rağmen pazardan vazgeçmedikleri de önemli bir tespit.
Ne yardan ne serden misali.
Benim burada vurgulamak istediğim daha doğrusu tespit ettiğim bir iki konu var.
Birincisi;
Pazar yerlerinin kontrolünden sorumlu bazı zabıta personelinin sorumsuzlukları.
Öyle ki genelleme yapmak doğru değil ama bazı zabıta personelinin korumasında olan “Pazar tezgahları” olduğu dedikodusu.
Bunu daha öncede duymuştum.
Bir diğeri de;
Modern dünyaya yakışmayan pazar yerleri için belediye yönetimlerinin siyasetten gerekli desteği alamaması.
Hatta destekten öte baskı uygulamaları.
Kokuşmuş, popülist, modası geçmiş politika ve politikacılar…
Her zaman aynılar.
Eskisi, yenisi birbirini aratmıyor maalesef…