BELEDİYELERİN halini bilmek üç bilinmeyenli bir denklem değil.
Al birini vur öbürüne.
Hiçbirinin maddi anlamda birbirinden farkı yok.
Gırtlağa kadar borçlular.
Maaş bile ödeyemedikleri veya yarım maaşla geçiştirdikleri de söyleniyor.
Yadırgamıyorum elbette.
Ayağını yorganına göre uzatmayanın başına bu hallerin geleceğini bilmek için müneccim olmaya gerek yoktu!
Hesapsız, kitapsız harcamalar sonucu bütün belediyeler bu hale düştü.
Tabii bunda en önemli etken borçlu belediyelerin neredeyse tamamına yakınının iktidar partisine mensup olması.
İktidara yakınlık…
Borç ödemede devlet baskısı görmemek bu hallere düşmenin nedenlerinden.
Nasıl olsa bizden hesap sorulmaz, aldığımız kredilerin ödemesi geri istenmez düşüncesi.
Buna ilaveten belediyeleri ürettikleri arsaların ve mal varlıklarının geri dönüşü olmayan projeler için tüketilmesi belediyelerin bugünkü borç haneleri kabarık hale dönüşmesindeki etkili sebeplerden.
Ne yazık ki bir beş yılı yönetimde geçirenlerden etkili hesap sormak mümkün değil.
Sayıştay denetimleri ise iktidar modellerinde pas geçilecek yöntemler üretebiliyor.
Eh hal böyle olunca seçimi kazanıp iş başına gelenlere de şikayet etmek ve çaresizlik içinde kıvranmak düşüyor.
Ben 31 Mart’tan beri halinden memnun olan tek bir belediye görmedim.
Görünen o ki ufak tefek tamirat tadilat işlerinin dışında kimsenin kalıcı projeler üretmek sevdası olamayacak.
İlkadım Belediyesi’ndeki ahvalde budur.
Sonuç onları işçileri yarım maaşa talim etmeye ve ücretsiz 15’er günlük izine çıkarmaya kadar getirmiştir.
Başkan Demirtaş şu anlık böyle bir uygulama olmayacağını söylüyor ama ilave de ediyor: “Bayramdan sonra düşünebiliriz.”
Bunu niye söylüyor?
Borçlu bir belediye devir aldığını ifade ettiği için.
“Belediyeyi bu hale ben getirmedim” demek biraz su götürür sayın başkan için ama;
Seçimden önce böyle bir tablo üstleneceğinizi de biliyor olmanız gerek değil miydi?
Söylediklerim tüm belediyeler ve seçilenler için geçerli.