AFRİKA sıcakları kasıp, kavuruyor.
Etkilenmeyen yok gibi…
Ne gölgede rahat edebiliyorsunuz…
Ne akşam serinliği diye tarif ettiğimiz zaman diliminde.
Tabii bu halde gündüz akşama kadar güneşin altında görev yapanların şirazesi doğal olarak şaşırtıyor.
Biz gazeteden Samsun'a gitmek için her gün Ankara yolundaki polis kontrol noktasından geçmek mecburiyetindeyiz.
Araçlarımızda mevcut olan basın kartları nedeniyle genelde o noktada görevli arkadaşların anlayışıyla durmadan geçip, gidebiliyoruz.
Ama her zaman değil tabii…
Bazı görevlilerin bu kartları çok dikkate almadıkları bilinen bir şey.
Hele hele bugünlerdeki gibi güneşin alnında çok kalmışlarsa.
Perşembe günü de öyle oldu.
Noktaya yaklaşırken bir trafik polisi kardeşimiz özellikle binek cinsi araçları GBT kontrolü için ayrılmış bölgeye yönlendiriyor.
Bana da aynı noktayı gösterince camdaki basın kartını gösterdim.
Daha önce gördüğümüz anlayışı yine göreceğimi umarak yola devam etmek istedim.
Ama görevli kardeşimiz celallendi ve 'Kaptan, ben geç diyorsam geçeceksin!' dedi.
Eh, nihayetinde resmi görevli…
Öyle gerek görmüş dedim kendi kendime…
Noktadaki görevlini yanına geldiğimde diğer görevli işaret ederek;
'Güneşin altında kalmaktan çok etkilenmiş herhalde, sinir katsayısı yükselmiş' deyince meraklı bakışlarını gidermek için basın kartını gösterdiğimi,
Her gün aynı noktadan geçip, aynı kontrole maruz kalmanın pek doğru olmadığını düşündüğümü söyledim ama görevli memur;
'Basın mensuplarının içinde aranan yok mu?
Biz görevimizi yapmaya çalışıyoruz.
Hem de her gün 40 derece sıcağın altında!' deyince.
Siz de haklısınız.
Hadi kolay gelsin, iyi çalışmalar, deyip devam ettim.
Hepimiz, her türlü olayı kendimize göre yorumlayıp belki fazladan anlayış bekleyip, beklentilerimizi haklı görüyoruz ama;
Bir daha düşünüce diyorsunuz ki;
Polis de haklı!