SOSYAL yaşamımın her karesinde yer almıştır bu camia…
Gerek televizyon yıllarım, gerekse Samsunspor Yönetim Kurulu ve diğer sivil toplum kuruluşları bünyesinde görev yaparken, konumum çerçevesinde en tepeden, odacısına kadar tüm bireylerle yakın temasım olmuştur.
Bu bir zorunluluk asla olmadı.
Zira öncelikle ben devletçi bir kimliğe sahibim.
Elbette devlet kademelerinde alınan her karara, her yaptırıma onay verdiğim anlamına gelmiyor bu.
Mesela bir zanlı adliyeye götürülürken neden boynunda bastırılarak iki büklüm götürülür hiç anlamış değilim!
Ya da ele geçen bir zanlıyı etkisiz hale getirilirken nefessiz kalacak kadar sırtına çıkılır onu da!
Ama sanki bir tarzdır bu!
Bu tarzda polise mahsustur.
Polis camiasını sadece yadırgadıklarımızla değil, takdir edilecek, desteklenecek yönleriyle de değerlendirmek gerekir.
Polis, toplumun can suyudur zira.
Başlar sıkışınca, çaresiz kalınınca sığınılacak limandır.
Tüm bunları inkâr etmek mümkün müdür?
Zira polis,
Ya senin, benim kardeşim, arkadaşım, dostum.
Ya senin evladın.
Ya birilerinin eşi, babasıdır.
Yani bizden biridir polis.
Dolayısıyla çektikleri ıstırabı, onlara layık görülen çileyi de görmemiz, sahip çıkmamız gerekiyor.
Belki yazdıklarıma, ‘Bu bizim görevimiz, katlanmamız gerekir’ deyip susma haklarını kullanabilirler.
Ama bazen öyle bir manzara yaşanıyor ve yaşatılıyor ki onlara.
Sivil insanlar olarak bizim tahammül etmemiz mümkün olamıyor.
Cumartesi günü iki dostumla beraber Perşembe ilçesine kadar kısa bir gezi yaptık.
Gezdik, tozduk.
Yedik, içtik ve akşamüzeri dönüşe geçtik.
İnanır mısınız, yola çıktığımız Perşembe ilçesinden başlayarak, Hava Limanı sapağına kadar bilaistisna her kavşakta bir polis veya jandarma arabası ile önünde dikilen memurlarımızı gördük.
Önce, ‘Herhalde bugün aramaları sıklaştırdılar, o nedenle her kavşağı kesmişler’ diye düşünsek de çok geçmeden öyle olmadığının farkına vardık bir şekilde.
Belli dedik. Ankara’dan bir abim gelmiş, onun geçmesini bekliyorlar.
Her kavşakta rastladığımız bu manzaraya çok hayır dua etmediğimizi hissetmişinizdir.
Yahu bu neyin tedbiri?
Hangi memlekette yaşıyoruz?
Devletin bu kadar aracını, polisini saatlerce ayağa dikip, aç-susuz bekletmek,
Polise, jandarmaya bu kadar çileyi çektirmek niye?
Arabanın içinde haber sitelerinden bilgi edinmeye çalıştım ama nafile!
Pazar sabahı ise Ordu medyasından İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya’nın bir güvenlik toplantısı nedeniyle Ordu’da olduğunu öğrendim.
Sayın bakan, yollara döktüğü çilenin farkında mıdır bilemem?
Onca memur, o geçerken selam vermekten, yolu kesmekten başka ne yapacak ki?
Bunu yapana kadar helikopter kullansaydınız da, polise, jandarmaya bu çileyi çektirmeseniz, olmaz mıydı yani?