SAĞLIK Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın geçen gün yaptığı açıklamalardan sonra kentimizdeki virüs vakasının 122 olduğunu öğrenmiştik.
Kaybettiğimiz hasta sayısı ise bir.
Temennimiz sayının çok artmadan hastalığın kontrol altına alınması.
Bu konuda uzmanların tavsiye ettikleri bir kural demeti var.
Bilim Kurulu’nun aldığı kararlar doğrultusunda gelişiyor bu tavsiyeler.
Bence en önemli önlemlerden biri, kentin giriş ve çıkışında yapılan kontroller.
Bu şekilde daha başlangıçta teşhis ve tedavi imkânı doğuyor.
Bununla birlikte virüsün yayılması izolasyon uygulanmasıyla asgariye düşmüş oluyor.
Artık görünen o ki genci yaşlısı maske kullanacağız.
Hem korumak, hem kollanmak için.
Hepimiz ‘ayaklı enfekte’ gibi dolaşan potansiyel hastalarız.
Virüs içimize girmiş bundan bihaber olarak dolaşıyor olabiliriz.
O nedenle, öncelikle sosyal mesafe uygulamasını titizlikle uygulamalıyız.
Birey olarak yapabileceklerimizi tavsiyelere uyarak yapmamız gerekiyor elzem olarak.
Ama en önemli tedbirin ‘evde kalma’ olarak lanse edildiğini de bilmeliyiz.
İşte tam da burada bu ülkenin gerçekleri devreye giriyor.
Çalışma zorunluluğunu yeniden konu etmeyeceğim.
Devletin veya özelin ilan ettiği maddi veya gıda yardımları için işsiz kalanların işsizlik maaşları için yeni iş bulma umudu kuyrukları için ne yazık ki belli yerlerde insanlarımız biraya gelmek zorunda.
O kuyruklardaki düzensizliğin virüsün yayılmasını nasıl da tetikleyebileceğini görüyoruz.
“Niye oradasınız?” diye sormanın çok anlamsız olduğunu düşünüyorum.
Çünkü vatandaşlarımızın büyük bir bölümü işsiz, aşsız hayat mücadelesini sürdürmeye çalışıyor.
Dolayısıyla biraz nefes aldıracak bir yardım paketine ulaşmak için telaş ve acele ile düzensizlik içinde kendilerini risk altına atacak davranışları sergiliyorlar.
Bu salgın bir gün bitecek.
Belki ben…
Belki siz…
Belki tanıdığımız birileri bittiğinde olamayacağız…
Kadere teslim olmak yerine tedbirleri arttırıp sevenlerinizle bir arada olmak için gayret sarf etmenizi ve sağlık içinde yaşamanızı diliyorum.