SAĞLIKLIÇILARIN haklı çığlığı ne kadar net duyuluyor bilmiyorum..
En sağlıklı olanımızın bile yılda bir kere onların bilgisine ve ilgisine ihtiyacımız olduğu gerçek.
Saldırıya uğruyorlar.
Hakarete uğruyorlar.
Yeri geliyor canlarından oluyorlar.
Ama bunlar oluyor diye siz bir sağlıkçının mesleğini terk ettiğini duydunuz mu?..
Gözü morarmış, eli alçılı ama aksayarak yine görev başındalar.
Şifa dağıtmak telaşındalar.
Özellikle bu korona belası döneminde cansiparne görev başındaydılar.
Biz bir 10 dakika, yarım saat maske takmaktan imtina ederken, onlar gün boyu maske üstüne maskeyle nefes almakta zorlanırken yoğun bakımlarda iş başındaydılar.
Birçoğumuz bir şekilde koruyoruz kendimizi.
Maske takıyoruz.
Sosyal mesafe kavramına uymaya çalışıyoruz.
Yeri geliyor, evde kalıp kendimizi koruyoruz.
Peki sağlıkçılar?
Ya onlar?..
Onlar ne yapacaklar?
Yoğun bakımda can çekişen insanlarımız onlara muhtaç gözlerinin içine bakarken, “ Ben mikrop kaparım sizinle ilgilenemem mi, diyecekler?.”
Büyük risk altındalar ve bu riski her gün en yakından yaşıyorlar.
Birer tıp adamı ve sağlık personeli olarak durumdan şikayetleri yok ama en azından karşı karşıya oldukları tehlikenin fark edilmesini ve kabul edilmesini bekliyorlar.
Korona’nın bir meslek hastalığı olarak kabul edilmesi temennileri.
Haksızlar mı?
Hayır!..
Sonuna kadar haklılar.
Çığlıklarına ses olsunsun diye bekliyorlar.
Bizi yönetenlerin onları duyması için halkın desteğini bekliyorlar.
Bilmeliyiz ki, “ Sağlık çalışanları tükendikçe karanlık çöküyor.”
Bizi ışığa kavuşturan sağlıkçıların aydınlığa, desteğe ihtiyacı var.
Ses ver TÜRKİYE!..