HER bir bayram birbirinden hüzünlü geliyor artık.
Toplumun hiçbir kesiminde umuda yolculuk diyebileceğiniz bir hoşnutluk yok.
Belki bilerek yapıyorlar ama bazı televizyon kuruluşları özellikle mikrofon uzattıkları emeklilerden duymak istediklerini duyuyorlar.
‘İyi ki torunum yok!’ diyor emekli vatandaş.
‘Olsaydı. Birde onun mahcubiyetini yaşardık.’
Ya da şehirlerarası yolculuk yapacaklar veya yapması gerekenlere uzatılıyor mikrofon…
‘Bayramdan bayrama memlekete giderdik ama artık o da mümkün değil’ diyor vatandaş.
Bilet fiyatları her geçen gün zamlanıyor, doğal olarak.
Otobüsçüler akaryakıt fiyatlarından, vatandaş bilet fiyatlarına gelen zamlardan dertli.
Bayramın adının kurban olması ise başka bir düşünce kaynağı.
Zira Kurban Bayramı’nın vazgeçilmezi kurban kesmek.
Ama tek başına!
Ama ortak girerek…
Kurban kesimini alışkanlık haline getiren dostlarımın çoğundan bir hareket yok bu bayram.
Olsaydı kesin duyardım.
Zaten kendileri de, ‘ballandıra ballandıra’ anlatırlardı kurbanlığın muhteşemliğini…
Bakışları kendimize yönelttiğimizde, ‘içimizde bir sevinç kırıntısı var mı’ sorusuna çok olumlu bir cevap vermek mümkün olamıyor.
Dönüp, dolaşıyor;
‘ Nerde o eski bayramlar?’ nidası yükseliyor.
Gerçekten daha da buruk bir bayram sanki…
Üzülüyor muyuz?
Seviniyor muyuz?
Bilemiyoruz!