OLACAK iş var, olmayacak iş var!
Sonuçsuz şeylerle oyalanmak sadece vakit ve emek kaybıdır.
Bu sosyal hayatımızda da böyle…
İş hayatında da…
Toplumsal hayatta da…
Kent adına ihtisaslaşmış kişi ve kurumların fikri beyan etmeleri…
Yön ve yol göstermeleri…
Çözüm önermeleri, sosyal hayat adına bir gereklilik ve önem arz eden davranış şeklidir.
Tabii konuştuklarınızla, yazdıklarınızla, önerdiklerinizle kimin ne kadar ilgilendiği ve konunun muhataplarının sizi ne kadar önemsediği de çok önemli.
Hani bir laf var;
"Kırk yıllık Kani, olur mu yani" diye…
Şimdi bizim Mimarlar Odası'nda şehircilik anlayışıyla görev yapan arkadaşlarımız da öyle…
Yıllardır Samsun'da tesis edilen birçok yapı ve projeye ihtisasları gereği karşı çıktılar.
Zaten toplumsal mutabakat dediğimizde böyle bir şey.
Kent için düşünülen her projenin, konuya vakıf kişi ve kuruluşlarla müzakere edildikten sonra yasalara ve çevre ve şehircilik anlayışına uygun mizanpajlarla üretime sokulması…
Peki bizde böyle oluyor mu?
Olmuyor!
Neden olmuyor?
Çünkü öncelikle Mimarlar Odası, bilgi birikim ve niyetine bakılmaksızın muhalif ilan ediliyor.
Karşı çıktıkları ve önerdikleri her şey gözardı edilip, elin tersi ile itiliyor.
Sonrasında yasal yollarla yaptıkları itiraz ve düzeltme talepleri de hukukun kılıfına uydurulup, etkisiz kılınıyor.
Dolayısıyla ben mimar arkadaşlarımın yanlış yaptıklarını,
Kasıtlı düşündüklerini,
Karşı çıkmış olmak için karşı çıktıklarını falan söylemiyorum.
Ama bugün ülkedeki yönetim biçimi o hale gelmiş ki keser sadece işin sahibine göre kesiyor.
Dışarıdan müdahaleler de sadece gazel gibi görünüyor!
Şimdi, Sheraton Otel'in deniz tarafına inşa edilmesi planlanan ve Çevre, Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkarılan Kruvaziyer Limanı, Rıhtım ve Kıyı Koruma Yapı Projesi için iptal davası açacakmış Mimarlar Odası…
Açsın elbet, yasal hakkı da;
İşin sonu nereye varacak?
Yani bu işin sonunda Sheraton Otel'in yıkılması gibi bir ihtimal var mı sizce?
Daha doğrusu şehirde muadili bile olmayan otelin yıkılacağına inanan var mı?