YEŞİLİ hızla tükettiğimiz bir dönem yaşıyoruz.
Zira betonlaşmanın, kalkınma modeli olarak sunulduğu bir saflığın esaretindeyiz..
Kesilen her ağaç, yok edilen her yeşil alan ülkemizi küresel ısınmanın yanlışlarından pay almasına neden oluyor..
Sadece betonlaşarak yok etmiyoruz elbette yeşil dünyamızı.
Yaz sıcaklıklarının azalttığı nem ile birlikte asıl büyük tehlike,
Orman yangınları..
Ege ve Akdeniz bölgelerimizde peş peşe yaşanan yangınlar dikkatimizi bir başka noktaya çekiyor aslında..
Önümüzdeki günler kavurucu sıcaklara sahne olacak..
Dolayısıyla yangın tehlikesi il sınırlarımız içinde de mevcut.
Hatta bakın Havza ormanlarını bu tehlikeden uzak tutmak amacıyla Orman İlçe Müdürlüğü bu konuda uyarıcı bir açıklama yapmış bile.
Tek bir ağaç, tek bir çalı bile yanmış olsa alacağımız oksijene kendi ellerimizle zarar vermiş olacağız.
Bu nedenle ormanlarımızı, yeşil alanlarımızı korumak asli görevlerimizden olmalı.
Genelde piknik amacıyla yakılan ateşlerin kontrollü bir şekilde söndürülmemesi ve ülke sevgisinden yoksun vicdansızların verdiği zararlardan ülkemizi korumamız gerekiyor.
Bu konuda hepimize büyük görevler düşüyor..
AÇIKLAMALAR PEŞ PEŞE GELİYOR
HER ne kadar virüsün herkeste bulunduğu savı ile tehlikenin boyutunun küçük görüldüğü düşünülse de, ipin ucunu kaçırdığımızda sonuçlarının çok ağır olacağını hepimiz biliyoruz.
Sağlık Bakanının açıklamasına göre vaka sayılarında 40 kat artış var.
Bu da Covid 19 riskinin boyutlarının öyle önemsenmeyecek boyutta olmadığının en açık göstergesi.
Hepimiz aşılarımızı olduk mu bilmiyorum.
Ama hala aşıya direnen beyinler mi desem, beyinsizler mi desem, var!
Hatırlatma aşılarını olmayanların bir an önce bunu tamamlaması gerekiyor.
Elbette aşı da yetmiyor. Dikkat, temizlik, önlem ve mutlaka uyulması gereken kurallar virüsle mücadelenin ana kuralı.
Kendisini ve yakınlarını düşünenlerin ‘aman sende’ demeyeceği günlerde olduğumuzu bilmesi gerekiyor.