HAYAT dediğiniz şey bir tercihler silsilesi…
En azından ben öyle düşünüyorum.
Hayatımızın akışını öncelikle, o tercihlerimiz belirliyor.
Sonra, o tercihlere göre;
Mutlu veya mutsuz…
Başarılı ya da başarısız birer insan olarak yaşıyoruz.
Sanki her şeyi bireye indirgemiş gibi başladım ama gerçeklere yöneldiğinizde işin aslı böyle.
Birey mutluysa, mutluluk topluma yansıyor.
Mutsuzsa da toplum olarak mutsuz yaşıyoruz.
Zira toplum dediğiniz şey bireylerin toplamından oluşmuyor mu?
Bir başınıza, kendinizi toplumdan soyutlayarak yaşıyor olsanız bile seçtiğiniz yaşam şekliyle yaşamınıza mutluluk katmak için mutlaka bir tercihiniz oluyor.
Bunu kalabalıklaştırdığımızda…
İçinde mutlu azınlıklar olsa dahi toplumun genelini mutlu ilan etmeniz mümkün olamıyor.
İşte bugün toplum mühendisliği yapmaya soyunanların…
Topluma daha refah bir hayat sunarak mutluluğunu arttırmayı hedefleyenlerin, bunu gerçekleştirmek adına soyundukları siyaset sahnesinde, siyasilerin de yapmaya çalıştıkları şey budur.
Halkı asgari de mutlu etmek, mutlu görmek…
Dokunduğunuz bir el…
Ortağı olmaya çalıştığınız ruh hali…
Duyurmaya, büyük halk kesimleriyle paylaşmaya çalıştığınız çaresizlikler, hepsi ama hepsi bir bireyin, bir ailenin, o ailelerin oluşturduğu toplumun mutluluk katsayılarını yükseltmeye yönelik katkılardır.
Etrafımızda çaba ve destekler ne ölçekte olursa olsun, yaşantımızın her anında mutlu olabiliyor muyuz?
Mutsuz, uzun bir yaşam yerine bir tercih konsaydı önümüze, hangi şıkka daha yakın duruyor olurduk?
İşte bu nedenle;
‘Bir gün fazla yaşamak mı, yoksa bir an mutlu yaşamak mı’ diye bir soru yönelttim sosyal medyada.
En çarpıcı cevap, beni bu konuda asla yanıltmayan, kendi yaşam felsefesini oluşturmuş ve ondan asla taviz vermeyen bir değerden geldi;
‘(Her an mutlu yaşamak)çünkü zaman denilen şey anların uç uca eklendiği bir dilimdir.’
Yani;
‘Karamsarlığı çıkartın hayatınızdan ve her anı mutlulukla yaşamak için değerlendirmeye bakın. Bakın benimki hep huzur’ diyor.
Peki siz...
Bugünün dünyasını benimle paylaşan asli çoğunluk;
Peki ya siz, ne diyorsunuz?