ADNAN MENDERES BULVARI artık nefret ettiğim bir yer haline geldi.
Ne zaman yolum düşse kimyam bozuluyor.
Arkamı dönüp, gidesim geliyor.
Bunu ben söylüyorum.
Çocukluğunu, gençliğini, erişkinliğini bu yörede geçirmiş olan ben!
Huzur yok!
Sükunet yok!
Kural, kaide yok!
“Saldım çayıra, Allah kayıra”misali…
Sorun bakın ailelere.
Sorun bakın ara sıra nefes almak isteyenlere.
Özellikle akşam saatlerinde gittiklerine, gideceklerine bin pişman oluyorlar.
Her türlü pislik, melanet orada.
Gezi yolu olarak planlanan yer şimdilerde yerlerde sürünüyor.
İşin kötü tarafı kimsenin umurunda değil.
Türklerden çok Arapların mekânı olan bu yerde kızlarımızın, gençlerimizin huzur içinde Adnan Menderes Bulvarı’nı kullanmaları artık mazide kaldı.
Geçen gün bir nedenle girdim sahile.
Baktım yeni tabelalar asılmış.
Üzerinde “Motosiklet ve elektrikli bisikletlerin girmesi yasaktır.”
Güzel mi?
Güzel!
Ben güldüm, geçtim ama…
Yıllardır o tabelaların yanında tüm bulvar boyunca ‘Araç park edilemez’ levhaları bulunuyor.
Kim tınlıyor?
Hiç kimse!
Kim denetliyor?
Ben bilmiyorum, siz söyleyin!
Bir şey söyleyecekseniz önce bisiklet yolunda, kaldırımda seyreden zabıta motorlarını engelleyin.
Dün sevgili dostum Aziz Atik aradı, dedi ki;
“Nusret bu elektrikli bisiklet terörü bizi bıktırdı, yıldırdı. Bunu kiminle paylaşalım?”
Ben yıllardır yazıyorum.
Bir şeyi yasaklamak, tabela asmak değil önemli olan.
Koyduğunuz kuralı, yasağı denetleyemiyorsanız ne koyarsanız koyun.
Bulvara araç park etmek yasak mesela…
Ama yol boyu park var.
Diyorlar ki, ‘Sizin kuralınızı takmıyoruz!’
Bisiklet yoluna yaya, yaya yoluna bisiklet, motor girmesi yasak.
Diyorlar ki; ‘Kurallar medeni insanlar içindir. Bize uymaz!’
Kim uyduracak?
Sevgili Aziz’e de söyledim.
Sayın Vali…
Kendisi de orada yaşıyor.
Adnan Menderes Bulvarı, imarıyla, trafiğiyle, huzursuzluğuyla, ahlaksızlığıyla çoktan elden çıktı da.
Sayın Vali el atarsa belki yok olmaktan kurtulur.