YILLAR öncesini hatırlıyorum.
Samsun’un henüz Canik ile Karasamsun arasına sıkıştığı çanak biçimindeki yerleşim bölgesine sıkıştığı yılları…
Batısı da doğusu da gelişmemiş o zaman.
Batısı Kirazlık, doğusu Matasyon diye anılıyor.
60’lı yıllarda Matasyon diye anılan yer, şimdilerde Atakum yerleşkesi.
Samsun-Bafra Şosesi 10 metrelik bir yol.
Yolun kuzeyi göz alabildiğine kumsal…
Güneyi ise Balaç ve Alanlı köylerinin yer aldığı uçsuz boş araziler.
Boş dediğim ekim yapılan tarlalar.
Buğday ekiliyor…
Tütün ekliyor…
Ekilmeyen yerler ise bildiğiniz sazlık.
Av yapmak isteyenler bu geniş alanda istedikleri avı bulabiliyor o zaman.
Deniz kenarı ise köylülerin tütün fidelerini ektikleri alan olarak kullanılıyor.
Sabah erken saatlerde traktörleri ile deniz kenarında gelen köylü alacakaranlıkta türün fidelerini hasatlıyor ve köylerinde iplere dizerek kurutuyor.
Zaman geçtikçe o tarlalar yerlerini bir bir beton binalara bıraktı.
Şimdilerde seyrettiğimiz beton tarlaları…
Beton binalar yükseldikçe arazilerin değeri yükseldi.
Ekmekten vazgeçen ve ekecek alan bulamayan köylü ise arazilerini parsel parsel satarak veya kat karşılığı vererek geçimin temin etmeye başladı.
Köylerde mahallelere dönüşünce ne ekilecek arazi kaldı ne de ekecek köylü...
Bunları niye söylüyorum?
Tarladan sofraya gelen ürünler fahiş fiyatla tüketiciye sunulmaya başlanınca devlet de bu fahiş fiyatları önlemek için tedbir almaya, denetimlerini sıklaştırmaya başlamış.
Elbette bunda ürün maliyetlerini arttıran akaryakıt, gübre, ilaçlama giderlerinin katkısı var.
Ama az ve pahalıya üretilen ürünün tarladan sofraya gelişine kadar olan maliyetini üretenle, tüketen arasındaki yolculuğa bağlayanlar yıllar içerisinde kaybolan ekim alanlarının bu maliyetlerdeki asıl artış nedeni olduğunu unutmuş görünüyorlar.
Ürünün tarladaki fiyatı şu, sofraya geldiğinde bu diye bir ölçümleme yapmak istemiyorum.
Çeşitli tedbirlerle tüketim malzemelerine yansıyan fiyatları belki bir nebze denetim altına alabilirsiniz ama bu gidişatı sadece bu tedbirlerle kontrol altına alıp, yok edemezsiniz.
Şehirler betonlarla gelişecek diye ekilecek arazileri parsel haline getirmeye devam ettiğimiz sürece bu sorun büyüyecektir.
Köylü kendi vasfına döndürülmediği…
Yeniden üretime teşvik edilmediği ve yeni desteklerle desteklenmediği sürece…
Tarladan sofraya fahiş fiyat tanımı asla ekonomik hayatımızdan çıkmayacaktır.
Yani daha ucuz ve ekonomik ürünlere kavuşmamızın yolu…
Tarlaları ve ekecek olanları yeniden tarımsal hayatımıza sokmamızdan geçiyor olduğunu daha da geç olmadan idrak etmemiz gerekiyor.