MAÇ yorumuna başlamadan önce Samsunpor’un efsane futbolcularından değerli kardeşim Kemal Dikmen’i kaybetmenin üzüntüsünü yaşadığımı söylemeliyim.
Samsunpor geçmişini beraber yaşama fırsatını bulduğum kardeşime; Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve camiamıza baş sağlığı diliyorum.
Kulübede Ertuğrul Sağlam yerine yardımcı antrenör Gökhan Geylani’nin görev yaptığı deplasman maçında milli maç arasından sonra eksik Samsunspor için yeni bir imtihan gibiydi.
Eksikler çoktu ama hedef büyük olunca kayıpsız geçilmesi gereken bir 90 dakikaya çıktı Samsunspor.
İlk 45 dakika böyle bir görüntüyü ortaya koydu dersek futbola haksızlık yapmış oluruz.
Samsunspor, rakip sahada topa daha çok sahip olan taraf gibi gözükse de gole yaklaşacak kadar etkili atakları geliştirmekten uzak bir görüntü sergiledi.
Bunda orta sahada oyuna ağırlığını koyması beklenen oyuncuların bu anlamda katkılarının olmaması etkiliydi.
Mesela Saviceviç ismini ilk 45 dakikada sadece iki kere duyabildik.
İkinci yarıda farklı değildi.
Rakip sahada etkili olmak için sadece defans bölgesinde ağırlık koymak yetmiyor.
Orta sahada üretken, ileride bitirici olmanız gerekiyor.
Samsunspor bu anlamda sahada oldukça eksikti.
Ya maçın farkında değildiler ya da milli maç arasının getirdiği rehavetten kurtulabilmiş değildiler.
Zaten kenar yönetim baktı ki böyle olmayacak, Savicevic ve Guido Koçer’i oyundan aldı ama bu da çare olmadı.
Çünkü ne oyundakiler ne de sonradan girenler iyi futbola çare olamadılar.
Dün sahadakiler maç bitsin de gidelim havasındaydılar.
Anlatılacak pozisyonda yok.
Arkasına sığınılacak bir futbol anlayışı da!
Futbolda değişmez bir gerçek var.
İyi futbol, iyi futbolcularla oynanıyor.
Ama takımına gönül bağlamış taraftara da yazık oluyor.
Zira bu görüntü ilerisi için hiçbir ümit vermiyor.
Maçın özetinde tatsız, tuzsuz, isteksiz iki takım seyrettik.
Bir puan kime ne kadar yakıştı, onu söyleyecek de ben değilim!