OLAY görüntüleri bende seyrettim.
Başka görüntüleri de…
Peygamberimiz Hz. Muhammed’e ( S.A.V) hakaretler yağdıran kendini bilmez bir Fransız kadınına okkalı tokat atan bir Müslüman’ı da…
Dünya, farklı bir dünya…
Birçok gelişmeyi biz kendi içimizde yadırgıyor hatta sindiremiyoruz.
Bize ters gelen birçok şeyi onlar fikir özgürlüğü diye yorumluyor ve geçiştiriyor.
O Fransız’a tokat atan kişi, “Kişilik haklarına ve fikir özgürlüğüne saldırıdan gözaltına alınmış mıdır” mesela...
Olabilir veya olmayabilir.
Kutsal değerlerimize saldırıya haklı olarak tahammül edemeyişimiz, Avrupalı ve dünya tarafından özgürlüklere ve düşüncelere saldırı olarak mütalaa ediliyor, onu anlatmak istiyorum.
Ama dini inançlara saygı evrensel bir düşünce…
Bu saygıyı yitiren hatta ayaklar altına almaya çalışanların bunun karşılığını bulmaları da yadsınamaz bir realite.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un yaptığı da bu...
İfade hürriyeti kavramının ardına sığınarak, İslam’a ve Peygamberine saldıran unsurlara anlayış gösterip, sahip çıkmak…
Bizler tarafından mazereti olamayacak bir üslup ve davranış.
Ne yapacağız?
Elbette tepki göstereceğiz.
Ama nerede, nasıl olacağını iyi bilip, düşünerek.
Siyasetçilerin dış dünyaya karşı olan fevri davranış ve eleştirileri bizi yanıltmamalı.
Siyaset başka bir şeydir.
Devletler arası hukuk ve ilişkiler farklı…
Demem odur ki tepkimizi bize yakışacak ve yerini bulacak şekilde koyalım.
Yapabiliyorsak, mümkün olan ürünleri kullanmamaya, almamaya çalışalım. Sosyal medyadan ve farklı kanallardan bu tepkinin Macron’a ve Fransa’ya ulaşmaya çalışalım.
Halk olarak yapmamız gereken budur.
Gerisini devletimizin dış siyaset zeminine uygun olarak halledeceğini bilelim.
Ki tepkimizi koyarken bilmemiz gereken bir şey daha var.
Asırların gerçeği…
Kutsal emanetlere sahip çıkamayan ve her zeminde karşımızda saf tutan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin, dolayısıyla Arap sevdamızın bize bir yararı, dönüşü ve katkısının olmadığını iyi bilelim.