KARAMSARLIĞA kapıldığımız bugünlerde duygularımızı da hapsetmeyelim diye düşündüm.
Ne de olsa onlar yön veriyor hayatımıza…
Neşede, kaygıda…
Sevinçte, tasada…
Sevgide, nefrette…
Hep duygular…
Ama bizim yönetebileceğimiz, esir düşmeyecek duygular.
Bugünkü küçük sevgi hikâyesi de böyle bir şey işte…
“HEP benden bekliyorsun, hiç aramıyorsun” dedi kadın.
Hafifçe gülümsedi adam telefonun diğer ucunda.
“Hatırla” dedi,
-Ben seni kaybetmeyi göze alarak tüm yüreğimi açtım sana. Belki imkânsızı düşledim ama hiç saklanmadım.
Bekliyorum o gün, bugündür.
Hayır demedin, açmadın da ama gönül kapılarını.
Belli ki korkuyorsun, kaçıyorsun duygularından…
Çözememişsin hala prangalarını…
Bir gün diyorum, bir gün yüreklenecek ve “Ben de. Ben de seni seviyorum” diyeceksin.
“Sustum ama” dedi kadın, ‘bak arıyorum, bir anlam ifade etmiyor mu?’
Sükût ikrardan gelir ama duymak başka bir haz.
Neyi hayal ediyorum biliyor musun, dedi adam.
Karşıma oturmuşsun, ellerin ellerimde…
Gözlerin gözlerimin içinde…
Öyle ki o bakışlar yüreğimin derinlerine inmekte…
İşte o zaman, bir şey söylemesen de anlarım.
Ama iyi biliyorum ki yenemiyorsun korkularını…
Tabii ya!
Eş var, dost var.
Ne derler, değil mi?
Bu kadın gerçekten birini seviyor deyip, kabul ederler mi?
Peki, sen ne olacaksın?
Sevgin, hayatın, arzuların ne olacak?
Sevdim ama hiç söyleyemedim mi diyeceksin?
Böyle mi avutacaksın kendini?
Bugünler geçecek ve gelecek seni hiç affetmeyecek bilesin.
Başkalarının istediği gibi yaşayacağın hayatın sana ait olmadığını fark ettiğinde artık çok geç olacak.
Hiç konuşmadı, konuşamadı kadın ama…
Sustu, sadece sustu.
Gerçekler dağ gibi dizildiğinde karşısına, ne konuşulabilirdi ki?
Hele hele hayatının iplerini kendi ellerinden çoktan yitmişse…
Sevgili dostlarım bu bir hikâye elbette ama bir gerçek var ki, başkalarının arzularına teslim ederek yaşamaya çalıştığınız süreç sizin hayatınız olmaktan çıkıveriyor.
Ama hayat kısa ve tekrarı yok.
Sahip çıkın ona, hep sizin olsun ve asla teslim olmayın başkalarına…