DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’ne denk gelen olay Samsun’da yaşandı.
Ne ilk ne de bir son…
Maganda kültürü devam ettikçe bu olayların ardı ardası kesilmez.
Kendinden güçsüzü ezmeyi marifet sayan acizlerin bu ülkede kadınlara yaşattığı mezalim her tekrarlanan olaydan sonra gündem oluyor.
Bütün ülkeden tepki mesajları…
Ne kadar inanarak söyleniyor, bilemiyorum.
Aslında kimsenin inanmasına da gerek yok.
Bir insanın, kadın veya erkek özgürce yaşam hakkı yasalarla korunamıyorsa…
Ya da yasanın amir hükümleri işletilemiyorsa, işte o zaman ‘Gücü yeten yetene’ formülü işlerlik kazanıyor.
Bir kadının yerlerde sürüklenmesi hiç hoş görüntü değil.
Zaten kabul edilemez de…
Bu kardeşimizin Samsun-Canik’te yaşıyor olması ayrı bir üzüntü bizim için…
Eski eş saldırısı, kadının ne kadar korumasız kaldığının en büyük göstergesi.
Delikanlı koca(!) ne kadar güçlü bir erkek olduğunu göstermiş sokak ortasında…
Küçücük kızının yanında annesini darp ederken ne kadar vicdanlı olduğunu da…
Bu bir toplum yarası.
Bizim gibi şark usulü yaşayan toplumlarda ise neredeyse sıradanlaşmış bir vaka.
Geçen yıl toplamda 300 kadın cinayeti işlenirken bu yıl sadece ocak ve şubatta 58 kadının öldürülmüş olması geldiğimiz noktayı gösteriyor.
Demek ki koruyamıyoruz.
Demek ki yasalar yeterli değil.
Demek ki mevcut yasaları işletemiyoruz.
Caydırıcı hükümler olsa, korumada olan bir kadına bunu yapmaya kim cesaret edebilirdi ki?
Daha kaç kadının darp edilmesi ve cinayete kurban gitmesi gerekiyor?
Dedim ya, bu vahim olayın Dünya Kadınlar Günü’ne denk gelmesi bazı hassasiyetlerin daha çok ortaya konulmasına vesile olmuş.
Herkes, yanlış diyorlar.
Herkes kınıyor…
Ama her seferinde kalpler, kemikler kırılıyor.
Canlar bir bir gidiyor.
Bir kez de, testi kırılmadan ne yapacaksak yapsak;
Olmaz mı?