ZAMAN zaman Avrupa’nın değişik başkentlerinden izlediğimiz görüntülere hepimiz hayran hayran bakıyoruz.
İsveç başbakanını trende veya Norveç’inkini bisiklette gösteren resim ve videolar…
Veya Alman başbakanını metroda görüntülenmiş olarak seyrediyorsunuz.
Avrupa’nın en büyük ülkelerini yönetiyorlar.
Yanlarında koruma yok…
Sıra sıra araçlar yok…
Bir başlarına vatandaşın arasına karışabiliyorlar.
Kendi halklarından korunmak gibi bir korkuları yok.
Böyle olunca insan gıpta ediyor, özeniyor.
Memleketimde de bu tür manzaraları görmek istiyor.
Geçmişte bu tür sahneleri görmek şansına sahip olduk.
Ama son yıllarda bırakın devlet başkanını, başbakanı, bakanları sıradan bürokratları dahi vatandaş içinde yalın kimlikleriyle görmek mümkün değil.
Birbirleriyle yarış içindeler adeta…
Senin araban daha güzel!
Benimki daha güzel!
Senin araban şu kadar güçlü!
Benimki daha güçlü!
Benim arabam senden daha büyük!
Bu sözlerim latife değil…
Birebir yaşanıyor kentimizde de…
Bakın üniversitemizin yeni rektörü bindiği eskidiği için yeni bir araba almak istemiş.
Bakanlık, “Alma, kirala” demiş.
Kira dediğin öyle üç, beş kuruş değil.
33 aylığına 379 bin 500 lira…
Ama Sayın Rektöre sorarsanız, “En ucuzunu seçtik” diyormuş.
Bir kere o paraya binilebilecek bir arabanın kralı alınır.
Ayrıca bu devletin, bu milletin parasının rakamı ne olursa olsun, hiçbir tutar ucuz değildir.
Yöneticilerimizin bence, ihtiyacı olan yeni araba değil.
“Yani ne”, diyorsanız;
Tevazu!