KORANA hayatımıza bir girdi, pir girdi.
İşin vahametini kavrayanlar ikaza gerek kalmadan kendi önlemlerini almaya başladılar.
Tersi olanlara ise laf anlatmak zaten mümkün değil.
Cehalet mi desem?
Çılgınlık mı desem?
Aptalca cesaret mi demsem?
Aslında ben hepsini söyleyeyim de siz içinden birini alın.
Ülkede uzun müddet tedbir teraneleriyle bazı şeylerin paylaşılmadı düşüncesi toplumun çoğunluğunda hâkim.
Sonrasında olması gereken oldu ve radikal tedbirler uygulamaya konuldu.
Risk derecesi yüksek olan gruplara bu tedbirler daha havalimanındayken uygulanmaya başlandı.
Karantinaya alındılar.
Gözaltında tutulmaya başlandılar.
Özellikle Umre ziyaretinden dönenlere bu tedbirler hassasiyetle uygulanmaya başlandı.
Hassasiyete ayak uydurmaya direnenler ise halkın içinde.
19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli kardeşlerimden dinledim.
Risk derecesi yüksek bir topluluk hastaneye getirilirken görevliler;
“Lütfen sivil, görevli herkes Acil’i boşaltsın” anonsu yaptıklarında hastane personeli bu anonsa uyarken sivil halkın omuz silktiğini bir köşeye çekilerek, “Bana bir şey olmaz” aptalca düşüncesiyle hareket ettiklerini söylediler.
Bu düşünceye sahip diğer bir ırk; İtalyanlardı.
Olayın çıktığı ilk bölge kontrol altına alınmak istenip herkeste evlerine çekilmeleri tavsiye edildiğinde aynen bizdeki aklıevveller gibi olanlar, “Bize bir şey olmaz” düşüncesiyle ülkenin başka yerlerine gidince hastalık ummadıkları şekilde yayıldı.
Oysa korona virüs ile baş etmek çok basit yöntemlerle mümkün.
Hasta olmayanların maske takmasına gerek yok çünkü virüs havadan bulaşmıyor.
Tokalaşmayacaksınız…
Sarılmayacaksınız…
Dokunduğunuz her cisimden sonra ve evlerinize girdiğinizde ellerinizi yıkayacaksınız.
Azıcık yetişkin ve akli bali olan herkesin alabileceği ünlemler.
Bundan kaçınanlara benim iki yaşındaki torunumu örnek almalarını salık veriyorum.
Evden içeri girdiğimde asla bana koşmuyor, diyor ki;
“Dede eller sabunla yıkanacak”
Ama 2 yaşındaki çocuk kadar aklınız yoksa size de söylenecek bir şey yok tabi!