YERELDE bu kadar malzeme bulmanız mümkün değil elbette.
Ama sıra yurt geneline gelince siyasiler gafları ve tavırlarıyla her gün onlarca konu veriyor yazarların eline…
Sonrasını geliştirmek için çaba sarf etmeye gerek yok.
Tepkileri…
Küsenleri…
Beklentilerinden uzak eylemleri kamuoyunun önüne serenleri takip etseniz yeter.
Onların sarf ettikleri sözler, bırakın köşe yazısına bir kitap yazmaya bile yeter.
Tabii bütününe baktığınızda çeşitleme görüyorsunuz tepkilerde…
Kimi yerden yere vuruyor.
Kimi akıl veriyor.
Bir kısmı içten içe küsüyor.
Kimi de, ‘Bundan da bir şey olmaz’ deyip köşesine çekiliyor.
Çoğunluğu vatandaş tepkisi olan eylem birlikteliğinden bahsediyorum.
Peki, vatandaş tepkisi nasıl oluşuyor?
Okudukları, seyrettikleri ana tema vatandaş için.
‘Doğru yazmış’ ya da ‘ Doğru söylüyor’ önyargısının ardından hükmü veriyor. Aslında genelleme yaptığınızda vatandaşa çok haksızlık etmek istemiyorum.
O sadece sevgisi için peşine düştükleri tarafından hayal kırıklığına uğratılmak istemiyor.
Aksine bir durumda ise umutsuzluğa kapılıp, küsüyor.
Asıl mesele toplumu, vatandaşları yönlendirenlerde…
Hepsi kendinde herkesi, her şekilde eleştirme hakkı görüyor.
Ona yakınsa mesele yok.
Ama uzak ve başka kapılar aralanmışsa, yandın ki yandın!
Yerin dibine sokana kadar uğraşıyorlar seninle…
Onların yazıları çeşitli defa denetimden geçerek hatasızca okunarak okuyucuya ulaşırken, 24 saat bin bir çeşit hizmet ve beklentiye cevap vereceklerden sıfır hata bekliyorlar.
Sonrası malum, kalemlerden kan damlıyor!
Ama zaten okumayı sevmeyen ve yarım yamalak okudukları ve duydukları ile vatandaş beklentileri ise kabarıyor da kabarıyor.
Hatta sevgi, ‘siyasete şükranlarını sunan iş insanları’ marifetiyle nefrete bile dönüşüyor.
Ve hüküm;
Bu da cacık çıktı!
Ya da;
Ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim!
Sonrası?
Oflu hocanın dediğine geliyor;
Gömün gitsin!