ÖNCELİKLE tüm öğretmenlerimizin ‘24 Kasım Öğretmenler Gününü’ kutluyor, ebediyete intikal edenlere Allah’tan rahmet diliyor, sağ olan öğretmenlerimize saygılarımı sunuyorum.
Onlar müstesna varlıklar ve bugün içinde bulunduğumuz Türkiye’yi yarınlara taşıyacak olan rehberlerdir.
O nedenle, sadece bugününüz değil her gününüz kutlu olsun diyorum.
Gelelim yakalamaya çalışanlarla, kaçanlara…
Öyle bir hale geldik ki ülkem parası her gün kan kaybetmekte…
Dolara, Euro’ya yetişmek namümkün!
Bir hususu açık gönüllükle belirtmeliyim ki…
Dövize yatırım yapmış olanlar dahi elde ettikleri kardan memnun değiller.
Diyeceksiniz ki paralarının değerini katladılar.
Düşünmedikleri kadar da nakitlerine eklediler.
O zaman neden memnun değiller?
Değiller zira aklıselim insanlar dövizdeki bu yükselişin hayatı içindeki her kalemle katmerli olarak kendisine dönüş yapacağını biliyor.
Biraz vicdan sahibi olanlarsa, yükselen kurun ekonomimize getirdiği artı maliyetlerle ezilecek garip halkımız için üzülüyor.
Aynı şeyi bende söylüyorum.
Keşke döviz kontrolsüz yükselmese.
Keşke paramız değerini korusa.
Keşke asgari ücretle geçinmek zaruretinde olan insanlarımız ellerine geçen para ile geçinip, geçinemeyecekleri endişesini yaşamasalar…
Devlet büyüklerimiz halkın gazını almak için mi, yoksa dikkatleri dağıtmak için mi söylüyorlar bilmiyorum.
Ama ekonomist olmasam da bir şeyi iyi biliyorum.
Ekonomimiz uçmuyor!
Uçan bir tek şey var;
Döviz kurları…
Onlar uçtukça da biz yere çakılıyoruz.
Allah her gün karalar bağlayan ve doların, Euro’nun depara kalktığı bu günlerde, başı önde dolaşan halkımızı korusun.
Bu gidiş, iyi bir gidiş değil.
Sonu selamet de değil.
İtiraz şerhi koyanların asgari ücretle ve emekli maaşlarıyla ve hatta işçisinin, memurunun her gün enflasyona daha da yenik düşen ücretleriyle, dövizin pul ettiği paramızla ay sonunu nasıl getireceklerini ve bu karakışı nasıl geçireceklerini anlatmalarını isterim.
Varsa ikna edecek bir babayiğit, ben dinlemeye hazırım.