KİMSE için yaşanacak bir olay değil.
Düşünün, bir kıvılcım çakıyor.
Senelerin emeği bir anda yok oluyor.
Alevler gökyüzüne erişmiş.
Ne sahibinin,
Ne de çalışanlarının yapacakları bir şey yok.
Binadan gelen her çatırtı sesi, insanların yüreğinden,
Geçmişinden,
Cebinden bir şeyleri alıp, götürüyor.
Ve ne yazık ki kimsenin yapabileceği bir şey olmuyor.
Ellerinden bir şey gelmiyor.
Dün akşam saatlerinde Organize Sanayi Sitesi’ndeki bir fabrikada yangın çıkıyor.
İçinde yangını tetikleyecek her türlü malzeme var.
Yandaki fabrikalara da sıçrıyor.
Üç fabrika tabiri caizse cayır cayır yanıyor.
İnternet sitelerine düşmüş haber.
Ben sabah torunumun bakıcısı kadından öğrendim.
Kocası da o fabrikada çalışıyormuş.
Kadıncağız şimdiden eşinin, evinin geleceğini düşünmeye başlamış.
Hüngür hüngür ağlıyor.
Üzülmemesini söyledim dilim döndüğünce…
Yanan fabrikanın içinde olmamalarının şans olduğunu da.
Allah beterinden saklasın.
Ama kadıncağız yaş itibariyle eşinin artık bir işe giremeyeceğinden dertleniyor.
Fabrikanın sigortası vardır.
Patronları gereğini yapar dedim.
Yanlış düşünmüşüm.
Fabrikanın sigortası yokmuş.
Çünkü sigorta şirketleri bu tür imalat yapan iş yerlerine sigorta yapmıyormuş.
Yapsalar da astronomik rakamlar talep ediyorlarmış!
Yani, yanıcı malzeme barındıran ve imal eden fabrikalar Allah’a emanet.
Sigortası olmadan tamamen yanmış bir fabrikayı yeniden nasıl organize ederler?
Çalışanlarına nasıl yeniden imkan sağlarlar?
Pek mümkün görünmüyor tabi.
Ama anlamsız olan sigorta şirketlerinin bu tür yapılara uzak durması.
İnsanları kaderleri ile baş başa bırakmak , hangi vicdanın eseridir sormak istiyorum.