AYLARDIR söylediğim ve sizlerle paylaştığım bir husus var.
Belediyelerimizin içler acısı bir durumu var.
Hani, borç yiğidin kamçısı derler ya, durum burada öyle değil.
Borç, belediyelerin östrepozu gibi…
Öyle bir kambur var ki sırtlarında düzelmesi namümkün.
Büyük yatırımlar yapmak şansları yok.
Seçim öncesi projeleri fiiliyata geçirmek şansları yok.
İlçe belediyeleri günlük faaliyetlerini yürütseler yeter.
Gerisi makyaj ve kültür faaliyeti.
Bildiğim kadarıyla Büyükşehir de bayağı yüklü bir borç devir aldı.
İktidara mensup belediye olması bir avantaj elbette…
En azından boğazına çöken olmaz.
İşte bu arada da kentsel dönüşüm projeleri dışında vatandaş taleplerinden yerine getirilebilecek olanlarla ilgilenmek fırsatları olur.
Bunlardan biridir İstiklal Caddesi.
“Yapılırken mi doğru karar verildi yoksa şimdi açılırken mi?”, o biraz göreceli.
‘Sana göre, bana göre’ yani…
Kapatılırken alkış tutanlar şimdi davul zurna çalıyor.
Ama kamuoyu da, ‘Kamu zararı var’ diye haklı olarak olayı tartışıyor.
Bir sosyal medya hesabında okuduklarım hoşuma gitmiş, aklımda kalmıştı; “Yolun yapım parasını açılmasını isteyenler ödesin” diyordu vatandaş.
Bence de makul de açılmasını isteyenlerle geçmişte kapanması isteyenler aynı kişiler.
Kapanırken bir katkı alınmış mıdır?
Sanmam!
O zaman açılırken de bir şey talep etmek mümkün değil.
O halde yolun yeniden gündeme gelmesi, ‘Yapmak mıdır, bozmak mıdır?’ diye sorarsanız…
Bana göre arz talep meselesidir.
Dün iyi olacak diye bakanlar süreçte gidişatın düşündükleri gibi gelişmediğini görüp, eskiye dönmenin daha doğru olacağını düşünmüşlerdir diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, yolun düzenlenen yeni hali vatandaşın menfaatlerine daha çok hizmet edecekse, talebin karşılanmasıdır gözüyle bakmaktır doğrusu…