DÜRÜSTLÜK bir erdem mi?
Bir ilke mi?
Yoksa her insanın bedenine yapışık olması gereken bir haslet mi?
Dürüst olanla, olmayanı nasıl ayırt edeceğiz?
Hayatı boyunca harama el uzatmamış.
Kimsenin malında mülkünde gözü olmamış.
Haysiyetiyle, şerefiyle yaşamış ve bunu bir erdem insan olarak değil, insan olmanın gereği ve görev olarak addetmiş çok insan var aramızda.
Olması gerektiği gibi…
Öyle oldukları için bir takdir beklemeyecekleri gibi…
Hem sivil hayatta...
Hem de devlet erbabı olarak böyle olması gerekiyor.
Devletin kendine verdiğinden fazlasına el uzatan, göz dikenlerden olmamak gerekiyor.
Ancak böylelikle size dürüstlük yolu açılabiliyor ve öyle anılabiliyorsunuz.
Peki, dürüstlük sonradan kazanılabilir mi?
Baştan yapmaması gerekeni yapıp bu yasal olarak tescillendikten sonra tekrar dürüstlük vasfına erişilenebilinir mi?
Çok tartışılır!
Ben yaptım, ettim, cezamı da çektim deseniz;
Allah katında hiç tartışması olmaz da…
Toplum katında kabul görür mü?
Velev ki bizler insan olarak bağışlayıcı, affediciyiz.
Böylesi bir suçu işlemiş, kamu malına, hakkı olmayana el uzatmış birine cezasını çekip, aramıza katıldıktan sonra içimiz ısınabilir mi?
Yaklaşımlarımız çok samimi olur mu sizce?
Yokluğunda hakkında iddia edilenler için içinizden, ‘Acaba’ diye geçirdiyseniz, tekrar karşınızda gördüğünüzde yürekten kucak açabilir misiniz?
Bana sorarsanız, içim rahattır.
Kellemin gideceğini bilsem riyakarlık yapmam.
Ama yapılanları, söylediklerini, düşüncelerini görmezden gelip, gizleyenler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Onların ve muhataplarının işleri bir hayli zor.
Düşünsenize, bir taraf söylemlerini, gerçek düşüncelerini yutacak.
Bir taraf, yaklaşımlar samimi diye içinde uhde kalacak…
Haberlerde rüşvet almakla suçlanan birinin tahliye olduğunu okudum.
Yasa öyle diyor.
Yattığı yeter diyor.
Eh, bana da bu kadar laf etmek düşüyor işte!