HAYIRSEVER bir aile Bafra ilçemizde kendi öz kaynaklarıyla yaptığı bir binayı kullanması için Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ne bağışlıyor.
Sanırım işleyiş itibariyle Üniversite Senatosu da bu binanın 08.04.2016 tarihinde üniversiteye bağlı bir işletme fakültesi olarak açılmasına karar veriyor.
Buraya kadar güzel…
Eğitime katkı vermeyi hedeflemiş bir hayırsever bağışı…
Bu bağışı fakülte olarak gençlerimizin eğitimine tahsis esen bir üniversite.
Şimdi ne beklersiniz?
Bu fakülteye ait kadroların tahsisi…
YGS-LYS’ye göre öğrenci alımı...
Ve bu öğretim ve öğrenci kadrosuyla eğitime başlayacak bir fakülte…
Ama öyle olmuyor!
Ne 2016’da, ne 2017’de, ne 2018’de fakülteye öğrenci alınmıyor.
2019 yılında da senato kararıyla İşletme Fakültesi kararı fesih edilerek yerine Sağlık Bilimleri Fakültesi açılmasına karar veriliyor.
Eh o da güzel.
Ne de olsa sağlık hizmetlerin yaygınlaşmasına yardımcı olacak böyle bir neden yaratmak, alkışlanacak bir karar.
Ne oluyorsa bu fakülte de alınan karara hizmet edemiyor.
Sağlık Bilimleri Fakültesi açılma kararı da iptal ediliyor ve yerine bu sefer Eczacılık Fakültesi açılmasına karar veriliyor.
Oysa alınan kararların içinde en yanlış olanına imza atılmış olunuyor.
Eczane enflasyonuna bu şekilde katkıda bulunulurken, Türkiye’deki eczacılık fakültesi sayısı da 50’ye yükselmiş oluyor. ( Son açılanlarla beraber bu sayı 60 oldu)
Ama ne tesadüftür ki 2022 yılına gelinmiş olmasına rağmen dört duvardan başka bir şeyi olmayan ve hiçbir gelişme kaydedemeyen Eczacılık Fakültesi’ni kazanan öğrenciler, rektörün imzaladığı protokol ile Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde öğrenim görmelerine karar veriliyor.
Daha baştan yanlış olan karar aslında Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu verilerine göre açılabilecek eczane sayısı 1000, her yıl eczacılık fakültelerinden mezun olan öğrenci sayısı 3 bin iken, böyle bir karara umursamazlıkla karar almak…
Mazimizde önemli bir deyiş var;
‘Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmaz’ diye…
Üniversitemizde öyle işte.
Daha baştan parmak ucuyla tuttukları bağışı kullanmamak için ellerinden ne geldiyse yapmışlar.
Amaç eğitmek, amaç tahsilli, kültürlü bir nesli ülkeye kazandırmak olsa kim böyle sorumsuzca davranabilirdi ki?
Bu hayırsever binasını bir cami yeri ya da kuran kursu veya dini bir kuruluşa bağışlamış olsaydı, bu bağış bu kadar atıl kalabilir miydi?
Ama okul olunca…
Ama amaç eğitimli insan sayısını arttırmak olunca, kırk dereden kırk su gelir ve bina için ‘Katli vaciptir’ deyip, yıkılmamasına bile şükredilir.