BİR bayram geldi geçti.
Arayanlar, soranlar oldu sağ olsun.
Yıllardır sesini duymadığım kardeşlerim…
Her bayram rutin arayıp, arandıklarım…
İnsan içten içten bekliyor biliyor musunuz?
Arandığı zamanda mutlu oluyor.
Benim unuttuklarım olmamış mıdır?
Vardır mutlaka.
Hepsinden özür dilerim.
Bu meyanda herkesin geçmiş bayramını bir kez daha kutlamış olayım.
Olayım da bayram öyle yerinde kalmasın!
Nasıl bayram günlerinde herkes bir kat daha zarif ve nazik olmayı beceriyor.
Bayram sonrası da bunu yapmaya çalışalım.
Bir şey daha yapalım.
Hepimizin özlemi olan bir şeyi…
Şu, toplumsal barışı bir sağlayalım.
Bırakın siyaseti siyasetçiler yapsın.
Yesinler birbirlerini…
Bizim nasıl olsa seçme hakkımız ve şansımız var.
Bize verilen sözleri yerine getirmeyenleri, getirmeyi çalışanları sileriz gider.
Bizim birbirimize ters düşmemizden nemalananlara fırsat vermeyelim.
Bakın hepimiz aynı tavanın balığıyız.
Ya kardeş…
Ya arkadaş…
Ya dost…
Ya akraba…
Birbirimize ihtiyacımız var.
Kadını, erkeği…
Çoluğu, çocuğu…
Birbirimizi unutmamıza, terk etmemize imkan var mı?
Bizim onlar gibi düşünmemizi isteyerek kutuplaşmamıza zemin hazırlayanlara gelin fırsat vermeyelim artık bu bayram sonrası.
Sonra bir şey daha yapalım.
Nedir bu, “İstanbul Sözleşmesi.”
İhtiyacımız mı var, kadını kadın yapmak için tartışmaya…
Kadın her zaman sıcak.
Her zaman narin.
Her zaman saygıdeğer ve değer.
Onlar bizim anamız…
Onlar bizim bacımız…
Onlar bizim sevdamız…
Kadınlarımız, bizim baş tacımız.
Gelin bu bayram bir milat olsun.
Kadınların hayatımıza ortak olması, bu hayatın bir parçası olsun.
Tereddütteyseniz;
Ananızın…
Bacınızın…
Eşinizin…
Sevdanızın gözlerinin içine bir bakın.
Her sorunun cevabını bulmaya yeter.